Dünyada halen konuşulan altı bin civarında dilin büyük bir kısmı yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan diller, devletler tarafından desteklenmeyen, baskı altına alınan, teşvik edilmeyen, görmezden gelinen dillerdir. Dilin kültür ve kimlik bilinci ile ayrılmaz bir ilişkisi vardır. Dilin yok olması zaman içerisinde o dilin temsil ettiği kültürün ve kimliğin de yok olmasına yol açar. Bir dil, onun etrafındaki kültür ve kimlik yüzlerce yılda oluşur. Dil, toplumun yüzlerce yıllık yaşam tecrübesi ile yarattığı değerleri ve kavramları temsil eder. Bunlar aynı zamanda insanlığın ortak kültür birikimine katkıda bulunarak, bu birikimi çeşitlendirip zenginleştirir. Kültürlerin insanlığın geleceğine pozitif katkı sağlayabilecek değerlerinin dikkate alınması daha iyi bir gelecek için yol gösterici olabilecekken; bunun yok sayılması, yok edilmeye çalışılması insanlığın geleceği açısından umut verici değildir. Günümüzde dünyanın birçok ülkesinde hakim çoğunluğun karşısında azınlıkta kalan toplulukların dilleri görmezden gelinmekte, devletler tarafından gönüllü olarak geliştirici yönde desteklenmeyerek zaman içinde zayıflayıp yok olmasına zemin hazırlanmaktadır. Bazı ülkelerde ise hakim çoğunluğun dışındaki toplulukların dillerine yönelik yok edici politika ve uygulamalar hayata geçirilmektedir. Ülkemizde geçmiş yıllarda farklılıklara karşı yürütülen asimile edici politika ve uygulamalar bir ölçüde terkedilmiş olsa da bu alandaki yaklaşım henüz çoğulcu anlayışa uygun bir gelişme düzeyinde değildir. Ana dillerin gelişimini teşvik edecek politika ve uygulamaların yeterince hayata geçirildiği söylenemez. Hakim çoğunluğun dışındaki topluluklar anadilin öğrenilmesinde en kritik çağ olan 0-6 yaş grubu çocuklara yönelik kreş, televizyon yayıncılığı, çizgi film, oyun, animasyon gibi araç gereçlerden yoksun ve dezavantajlı durumdadırlar. Devletin bu alanlara kaynak ayırarak destekleyici ve teşvik edici olması gerekir. Devlet hayatın içinde dilin kullanılması ve gelişmesinin önündeki bütün engelleri kaldırmalıdır. Dezavantajlı durumdaki toplulukların da doğuştan gelen ve doğal olan bu haklarını eşit yurttaşlık temelinde, demokratik yollarla talep etmeleri gerekir.
Ülkemizde çoğulcu demokrasi anlayışının yerleşip gelişmesi dileği ile ‘’Dünya Anadil Günü’’ nü kutluyoruz.
ÇOĞULCU DEMOKRASİ PARTİSİ
266