“Çerkes Soykırım ve Sürgünü” 153. yılında, Çerkes Dernekleri Federasyonu öncülüğünde İstanbul’da düzenlenen programda yapılan basın açıklaması ve konuşmalar ile anıldı; bilahare Rusya’nın İstanbul Başkonsolosluğu’na yapılan yürüyüş ve siyah çelenk koyma eylemiyle de protesto edildi.
İstiklal Caddesi’nde Galatasaray Lisesi önünde toplanan Çerkesler, burada açtıkları pankart ve bayraklar, dağıttıkları bildirilerle bölgede hareket halinde olan insanlara acılarını hissettirmeye çalıştı. Program başlayıncaya kadar kurulan ses düzeni ile Çerkes ağıtları yayınlanarak cadde müdavimlerinin dikkatleri etkinlik mahalline çekildi. Program alanını çeviren Kafkas kıyafetleri giymiş çocuklar ve gençler vakur duruşları ve ellerindeki dövizlerle izleyenlere acı ve mağduriyetlerini yansıttılar.
Program, arka dekorunda Çarın zalim generallerinden Zass’ın, duvarlarına sırıklar üzerinde Çerkes kellelerini diktiği kale illüstrasyonunun yer aldığı sahnede icra edildi. Alanı çeviren Çerkes kıyafetli çocuk ve gençlerin ellerinde tuttukları “sırıklara takılmış kurukafa” objeleriyle Zass’ın Çerkeslere uyguladığı zulüm izleyicilerin gözünde somutlaştırılmaya çalışıldı.
Programın sunumunu sanatçı İshak Akbay yaptı.
Yılmaz Dönmez’in Adigece yaptığı açış konuşmasında soykırımı oluşturan tarihsel olaylar özetlendikten sonra, İshak Akbay’ın söylediği sürgüne gidenlerin şarkısı “Yistanbulaqo”ya Gaziosmanpaşa Adige Xase’nin çocuklardan oluşan keman grubu eşlik etti. Çerkes gençleri Arzu Kumuk, Esra Varol ve Taner Yavaş günün temasına uygun şiirler okumasından sonra Çoğulcu Demokrasi Partisi Genel Başkanı Kenan Kaplan bir konuşma yaparak şu mesajları verdi:
Çerkes Ulusunun Değerli Evlatları,
Saygıdeğer Basın Mensupları,
Çerkes soykırım ve sürgününün 153. yıldönümünde yaşadığımız bu felaketi lanetlemek, taleplerimizi muhatabımızın yüzüne haykırmak için burada toplanmış bulunuyoruz.
Çarlık Rusyası’nın Çerkeslere uyguladığı soykırım ve sürgün sonucudur ki Çerkesler bugün dünyanın 40 ülkesine dağılmış vaziyette, anavatanlarından uzakta, dillerini kültürlerini, ulusal kimliklerini kaybetme riskiyle karşı karşıya yaşamaktadırlar.
Çerkes ulusunun yaşadığı bu acıların tarihi sorumlusu Çarlık Rusyası; tarihi mirasçısı ise bugünkü Rusya Federasyonudur.
Çerkes ulusu yaşadığı soykırıma, sürgüne ve tüm acılara rağmen bugün, varlığını yaşatma, geleceğe taşıma ve anavatanına sahip çıkma iradesini güçlü bir şekilde yaşatmaktadır.
Bugün buradan muhataplarımıza ve tüm dünyaya ilan ediyor ve diyoruz ki, Çerkes ulusu dünya var oldukça dilini kültürünü ve Çerkes kimliğini yaşatacak, anavatanlarına sahip çıkacaktır.
Çarlık Rusyası’nın tarihi mirasçısı olan Rusya Federasyonu’nun bundan sonra Çerkes ulusunun taleplerine olumlu karşılık vereceğine, tarihte yaşanan acıları hafifletecek, Çerkes varlığını geleceğe taşıyacak adımlar atacağına inanıyor, inanmak istiyoruz.
Bu bağlamda Çoğulcu Demokrasi Partisi olarak Çerkes ulusunun siyasal taleplerini Rusya Federasyonuna iletme ve siyasal ilişkileri güçlendirme yolunda gerekli adımları atmaya devam edeceğiz. Çerkes ulusu olarak buradan Rusya Fedarasyonuna sesleniyor ve diyoruz ki: Çarlık Rusyası’nın Çerkes ulusuna kaybettirdiklerini telafi etme sorumluluğu Rusya Federasyonu’na aittir. Rusya Federasyonu’ndan öncelikli taleplerimiz, Çerkeslere uygulanan soykırımın kabul edilmesi, Cumhuriyetlerimizin statülerinin güçlendirilmesi, talep eden tüm Çerkeslere çifte vatandaşlık tanınması, ulusal kimliğimizi güçlendirmeye yönelik demokratik adımların atılması, demokrasinin alanının genişletilmesi, okullarda ana dili eğitiminin kapsamının anadilimizin yaşayabileceği şekilde genişletilmesi, anadilde 7/24 yayın yapan tv ve radyo kanallarının açılması, kültürün yaşatılması ve geleceğe taşınması noktasında gerekli adımların atılmasıdır.
Çerkes ulusu ile Rusya Federasyonu ilişkilerinde atılacak müspet adımlar Türkiye Rusya Feerasyonu ilişkilerini de olumlu yönde etkileyecektir. Eğer Rusya Federasyonu demokrasiyle yönetilen küresel bir güç olmak istiyorsa, Çerkeslerin taleplerini karşılamak zorundadır.
Soykırım ve sürgünün 153. yıldönümünde T.C. devleti ve hükümetine de sesleniyor ve diyoruz ki asimilasyon silahsız soykırımdır. Çerkes yurttaşlarınızın kendi dilleri kendi kültürleri ve kendi ulusal kimlikleri ile eşit vatandaşlarınız olduğunu kabul edin ve gereğini yapın. Çerkesler Türkiye Cumhuriyeti devletinden ve hükümetinden öncelikli olarak Çarlık Rusyasının gerçekleştirdiği Çerkes soykırımının TBMM’de kabul edilmesini, 18 Aralık 1922 ve 21 Haziran 1923 tarihleri arasında tek parti CHP iktidarının yaptığı Güney Marmara Çerkes köyleri sürgünü ile ilgili olarak Türkiye Cumhuriyeti devleti adına Çerkes Halkından özür dilenmesini, 7/24 yayın yapan TV ve radyo kanallarını açılmasını, kültürlerini yaşatıp geleceğe taşıyabilecekleri kültür merkezleri açılmasını, eğitim sistemi içinde anadillerini yaşatabilecekleri düzenlemelerin yapılmasını istiyorlar.
TRT, Kürtçe, Arapça ve pek çok farklı dilde yayın yaparken, tüm taleplerimize rağmen TRT Çerkes tv‘nin açılmaması Çerkes halkını derinden yaralamakta, devlete ve hükümete bakışını olumsuz yönde etkilemektedir. Bundan sonra siyasal hayatta Çerkesler taleplerine hayır diyenlere hayır; evet diyenlere evet diyecek ve demokrasinin alanının genişlemesi için mücadele edeceklerdir.
Konuşmama son verirken soykırım ve sürgünde hayatını kaybeden tüm Çerkeslere Allahtan rahmet diliyorum.
Allah Çerkes halkının yar ve yardımcısı olsun.
Yaşasın Çerkes dili! Yaşasın Çerkes Kültürü! Yaşasın Çerkes Ulusu! Yaşasın Çerkes kalma mücadelemiz!”
***
Yılmaz Dönmez’in 21 Mayıs isimli şiiri okumasından sonra hazırlanan basın bildirisini Çerkes Dernekleri Federasyonu Başkanı Nusret Baş okudu. Bildirinin tam metni şöyle:
“Saygıdeğer Kamuoyu,
Değerli basın mensupları!
Yüzyıllardır yayılmacı politikalar izleyerek Akdeniz’in sıcak sularına inmeyi kendisine hedef seçen Çarlık Rusyası, bu emperyal heves uğruna 300 yıl süreyle Kafkasya’ya saldırılarda bulunmuştur. Yaşam şartlarını yok etmek için, evlerini, tarlalarını yakıp yıkmış, toplu katliamlar yapmış, vatanında kalmak isteyenlere ölmekten başka bir seçenek bırakmamıştır. Yerli halklara uyguladığı ağır bir soykırım sonrasında da 21 Mayıs 1864 tarihinde ülkelerini tamamen işgal etmiştir.
Ancak, Rusya’nın eli kanlı Çarları bununla yetinmemiş, hayatta kalan nüfusun % 90’ını oluşturan 2 milyonu aşkın Çerkesi de yurtlarından söküp atmıştır.
Sürülen Çerkeslerin yarım milyonu, açlık, soğuk, salgın hastalıklar ile Karadeniz’in gemileri batıran fırtınaları ve vardıkları yerlerde karşılaştıkları olumsuz şartlar nedeniyle yolculuklarının daha ilk günlerinde hayatlarını kaybetmiştir.
Öyle ki, Çerkes halkını sürgün mahallerine taşıyan gemiler, arkalarında, bu gemilerden atılmış cesetlerden izler bırakarak Osmanlı toprağına kadar gelmiştir.
Sürgünler, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun, Sinop, Akçakoca, Burgaz, Batum, Varna ve Köstence’de göçmen kampları kuruldu. Bu yerler açlık ve salgın hastalıklar nedeniyle, kısa sürede ölüm kamplarına dönüştü. Salgın hastalıklar nedeniyle İstanbul’a göçmen sokulması yasaklandı.
Çerkeslere Anadolu, Balkanlar ve Ortadoğu’da küçük ölçekli ve dağınık yerler tahsis edilmiş, belli yerlerde öbeklenmelerine ve kültürel korunmalarını sağlayacak vasat oluşturmalarına fırsat verilmemiştir.
1878 Berlin Antlaşması gereğince, Türkler ve diğer Müslüman topluluklar ayrı tutularak, sadece Balkanlar’daki Çerkes nüfus bütünüyle Osmanlı Devleti’nin Asya ve Afrika’daki topraklarına sürülme cezası verilmiş, ikinci bir sürgüne uğramışlardır.
Bu acımasız soykırım ve sürgünler sonucudur ki, günümüzde, 6 milyonu Türkiye’de olmak üzere 7 milyonu aşkın Çerkes hâlâ anayurdu dışında ve dünyanın 40 ülkesine dağılmış vaziyette, yok olma tehdidi altında yaşamaktadır.
Çerkesler, kendilerini anayurtlarından koparan bu büyük felaketi “SOYKIRIM ve SÜRGÜN” olarak isimlendirmekte;
Hukuki olarak da “SOYKIRIM ve İNSANLIĞA KARŞI İŞLENMİŞ SUÇ” terimleriyle ifade etmektedir.
Çerkesler, 21 Mayıs 1864 tarihiyle simgeledikleri bu dramı 153 yıldır unutmamış,toplumsal hafızalarında bütün canlılığıyla yaşatmaktadır.
Çerkeslerin uğradıkları bu büyük felaketin üzerinden tam 153 yıl geçmesine rağmen yaraları hâlâ kanamaya devam etmektedir!
Saygıdeğer Kamuoyu,
Değerli basın mensupları!
Çerkes halkının içinde bulunduğu bu mağduriyetin giderilmesi yükümlülüğü elbette ki Çarlık Rusyası’nın bugünkü hukuki mirasçısı konumunda olan ve hâlâ topraklarımızı denetimi altında bulunduran Rusya Federasyonu’na düşmektedir.
Bu nedenledir ki, Rusya Federasyonu yöneticilerini selefleri tarafından işlenen bu tarihi suçu kabul edip bir an önce Çerkes halkından özür dilemeye,
Diaspora Çerkeslerine anavatana dönüş yolunu kayıtsız şartsız açmaya,
Ve tüm diaspora Çerkeslerine Cumhuriyetlerimizin vatandaşlığını alma hakkını tanımaya çağırıyoruz.
Başta Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosu olmak üzere tüm dünya parlamentolarını da Çerkes Soykırımı ve Sürgünü’nü tanıyarak Rusya yönetimi üzerinde baskı oluşturmaya davet ediyoruz.
Ve kamu huzurunda açıkça bir kez daha deklare ediyoruz ki:
Çerkesler, mağduriyetleri giderilip, ulusal hakları kendilerine teslim edilinceye ve varlıkları güvence altına alınıncaya kadar bu hak mücadelesini sürdürecek; ellerine geçen her fırsat ve vesile ile Rus yönetimlerinin karşısına dikilerek taleplerini dillendirmeye devam edecektir.
YAŞASIN HALKIMIZ!
YAŞASIN VAROLMA MÜCADELEMİZ!”
Programın sonunda Abdülkadir Besler hoca bu vesileyle yapılan okuma ve hatimleri, bu tarihi olayda hayatını kaybetmiş atalar ruhuna hediye eden duayı Adige dilinde gerçekleştirdi.
Daha sonra topluluk kortej oluşturarak sloganlar eşliğinde Rus konsolosluğuna doğru yürüyüşe geçti. En önde milli kıyafetler giymiş bir çifte sağında solunda Çerkesya ve Türk bayrağı taşıyan gençler eşlik etti. Bu grubun ardında “Soykırım İnsanlık Suçudur” yazan bir siyah çelenk taşıyan gençler yer alırken, peşi sıra thamatelerin yer aldığı grup korteje öncülük etti. Daha arkada General Zass’ın kestirdiği ve sırıklara geçirdiği Çerkes kellerini resmeden illüstrasyon olayın dehşetini topluluğa aktaran bir obje olarak önemli bir misyon yerine getirdi. Adıge, Abhaz ve Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti bayrağı taşıyan gruplar, katılımcı sivil toplum kuruluşlarının pankartları, meşaleli gruplar yoğun güvenlik önlemleri arasında yürürken “Katil Rusya Kafkasya’dan defol”, “Kafkasya bizimdir bizim kalacak”, “Soykırım sizin, direniş bizim”, “Soykırım rezalet, Yaşasın Adalet” şeklinde sloganlar attılar.
Rus Konsolosluğu önüne siyah çelenk koyulmasından sonra bir müddet daha sloganlar atan grup olaysız bir şekilde dağıldı.
291