Çok Değerli misafirler;
Partimizin 5. Kuruluş yıl dönümü kutlama programında bizimle birlikte olduğunuz ve sevincimizi paylaştığınız için hepinize çok teşekkür ediyor, sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Hoş geldiniz şeref verdiniz.
ÇOĞULCULUK VE PARTİMİZİN KURULUŞ AMACI
Bilindiği gibi, çoğulculuk; çoğunluğun mutlak hakimiyetine dayanmayan, azınlıktakilerin siyasal ve kültürel haklarının da kabul edilmesi gerektiğini, her türlü eğilimin, düşüncenin örgütlenmesini ve siyasal yaşamda, ülke yönetiminde söz sahibi olmasını kabul eden siyasal düzeni ifade etmektedir.
Ülkemizin toplumsal yapısı farklı etnik ve sosyokültürel kesimlerden oluşan bir çeşitliliği barındırmaktadır. Yani toplumsal yapımız yönetim anlayışımızın demokrasinin en ileri aşaması olan çoğulculuk istikametinde geliştirilmesine zemin teşkil edecek bir mahiyettedir. Ancak, toplumsal yapımızdaki bu çeşitlilik siyasal temsiliyete dönüşüp siyasi alana yeterince yansımamaktadır.
Çoğulcu Demokrasi Partimiz, 5 yıl önce, bu temsiliyet eksikliğinin doğru ve doğal olmadığı düşüncesiyle; sayıca az olan ve siyasette temsil olanağı bulamayan kesimlerin sesi olmak amacıyla kurulmuştur. Kurucularının büyük bir kısmı Çerkesler ve diğer Kafkasyalı halklardan oluşmaktadır. Bunun nedeni, ülkemizde etno-kültürel olarak en yüksek nüfusa sahip üçüncü sıradaki kesim olmalarından kaynaklanmaktadır. Kuruluş aşaması böyle olmakla birlikte, partimiz, adından da anlaşılacağı gibi çoğulcu anlayışla kurulmuş olup, kapısı, dil kültür ve kimlik konusunda asimilasyona maruz kaldığını düşünen ve bunun rahatsızlığını yaşayan kesimlere de açıktır.
Bu kesimlerin dil, kültür, kimlikle ilgili temsiliyet eksikliğinin, eşit yurttaşlık temelinde, demokratik siyaset yoluyla temsil olanağına kavuşması, ülkemizin barış ve huzuruna hizmet edecektir. Aynı zamanda demokrasimizin kalitesini de artıracaktır.
ÜLKEMİZDEKİ MEVCUT DURUM VE ÇOĞULCULUĞUN ALGILANIŞI
Çoğulcu siyasi temsiliyeti ve çoğulculuk anlayışını tehlikeli gibi, tabir yerindeyse bölücülük şeklinde algılayan kesimler bulunmaktadır. Halbuki demokratik çoğulculuk tam anlamıyla hayata geçirilebilmiş olsa, bölünme parçalanma riskini ortadan kaldıracağı gibi ülkemizin barış ve huzuruna katkıda bulunacaktır.
Mevcut durumda siyasi temsiliyet daha çok sayısal çoğunluk ve güç ekseninde çatışmacı bir anlayış ve yaklaşımla şekillenmektedir. Bu anlayış ve yaklaşımlar ülkemizde barış ve huzurun tesisine hizmet etmemektedir. Halbuki taraflar meseleye, eşit yurttaşlık, insan hak ve özgürlükleri ve çoğulcu demokrasi anlayışı ile yaklaşmış olsalardı, muhtemelen sorunları çözmek daha kolay olacaktı.
Ülkemizde uzunca zaman hakim olan bu korkuya dayalı, inkarcı, tek tipleştirmeci ve aşırı merkeziyetçi anlayış ne yazık ki olumlu sonuçlar üretmemiş, ülkemizin demokrasisini ve sosyo ekonomik gelişimini olumsuz yönde etkilemiştir. Ülkemizin kaynaklarının, enerjisinin ve zamanının boşa harcanmasına neden olmuştur.
Dil, kültür ve kimlik doğuştan gelen, en doğal insan hakkıdır. Bunların yok sayılması, gelişiminin engellenmesi buna sahip toplum kesimlerinde mutsuzluk yaratacaktır. Bir topluluğun dilini, kültürünü, kimliğini terk etmesini istemek hiç kimsenin hakkı olmadığı gibi, başkaları istiyor diye Allah vergisi olan anadil kültür ve kimliğin terk edilmesi de doğal ve normal değildir. Baskı altına alınıp mutsuz edilen toplum kesimleri bu konulardaki rahatsızlıklarını, demokratik olmayan yollarla gündeme getirmeye kalkıştıklarında, bu durum, kaos ve çatışmaya yol açarak toplumsal barışı zedelemektedir.
Ülkemiz bu konularda eskiye göre olumlu yönde mesafe kaydetmiş olmakla birlikte, kat edilen mesafe henüz yeterli düzeyde değildir. Eski katı, inkarcı anlayış terkedilmeye yüz tutmuş olsa da, henüz meseleye olması gereken çoğulcu demokrasi anlayışla yaklaşılmamakta, bu konularda sorun yaşayan toplum kesimlerinin tümünü dikkate alan değil sorun çıkaranlara yoğunlaşmış sorun çözme anlayışıyla hareket edilmektedir. Daha doğrusu devleti tek başına sahiplenme anlayışı tam anlamıyla terk edilemediği için, sorunlara doğru teşhis konulamamakta, kavrayıcı ve kapsayıcı çözüm üretilememektedir.
TEMSİL EDİLMEYENLERİN SORUMLULUĞU
İçinde bulundukları durumu sorunlu gören toplum kesimlerinin de, taleplerini şiddete başvurmadan, gayrimeşru yöntemler kullanmadan, eşit yurttaşlık temelinde, demokratik siyaset yoluyla dile getirme, bunları siyasetin konusu yapma sorumluluğu bulunmaktadır. Bunu yaparken özellikle, ülkenin bölünüp parçalanması yönünde korku yaratacak yaklaşımlardan kaçınmalıdırlar.
Çözümü mutlaka ülkenin bütünlüğü içinde, demokratik siyaset zemininde aramalıdırlar.
Meseleye Çerkes toplumu özelinde yaklaşacak olursak, Çerkesler modern tarihin en büyük soykırımlarından birinin sonucunda vatanlarından sürüldükleri için vatan kaybetmenin ne demek olduğunu bilen bir toplumdur. O nedenle de sürgün sonucunda yerleşmiş oldukları ülkelerde her zaman devleti ve ülkeyi ileri düzeyde sahiplenmişler ve uğruna fedakarca, canla başla mücadele etmişlerdir. Talepkar olmayı ayıp sayan bir kültürleri olduğu için de, sorunlarını dile getirme ve hak arama konularında demokratik mücadele yöntemlerine bile mesafeli durmaktadırlar. Halbuki sonuç alabilmenin yolunun, örgütlü ve talep eksenli demokratik siyasetten geçtiğini bilmeleri gerekmektedir.
Bilindiği gibi; devlet ve toplum yönetimine ilişkin kuralları belirleyen ve yönetim erkini kullanan siyaset kurumudur. O nedenle toplumsal taleplerin hayata geçirilebilmesi, siyasi alanı güçlü bir şekilde etkilemeyi, siyasetin içinde olmayı gerektirmektedir.
Asimilasyondan etkilenen ve bu sorundan şikayetçi olan kesimlere mensup bireyler ülkemizde mevcut diğer siyasi partilerin içinde siyaset yapmaktadırlar ancak, içinde bulundukları partilerin bakış açıları ve öncelikleri farklı olduğu için mensup oldukları kesimin dil, kültür ve kimliğini koruma yönündeki taleplerini dile getirmekten kaçınmaktadırlar. Bunun bir diğer nedeni de bu siyasetçilerin seçilmesini sağlayan şeyin mensup oldukları kesimin dil, kimlik ve kültürlerine ilişkin taleplerinden kaynaklanmamasıdır. Doğal olarak bu yönde bir siyasi temsilin söz konusu olabilmesi için, kuvvetli bir talebin ve bu talebi karşılamayı vaat eden siyasi bir pozisyonun olması gerekir. Bir konuda sorun yaşayan kesimlerin bu sorunu gündeme getirme ve çözüme kavuşturulmasını talep etme sorumluluğu en başta kendilerine aittir. Kendileri adım atmadan başkalarından çözüm beklemeleri doğru ve gerçekçi bir yaklaşım değildir.
PARTİMİZİN AMACI VE HEDEFİ
Partimiz dil, kültür, kimlik bakımından asimilasyona uğradığını düşünen, bunu kendi içinde dile getirip şikayet eden ancak, şikayet ettikleri hususları siyasi bir görünürlüğe dönüştüremeyen toplum kesimlerinde farkındalık yaratmak ve bu konulardaki talepleri görünür hale getirip bir siyasi temsiliyete dönüştürmeyi hedeflemektedir.
Halkın kimlik bilincindeki gelişmeye paralel olarak partimize olan desteğin artacağına inanıyoruz. Bu inançla, daha çok insanı, daha çok nitelikli fikir üretimini partimizin bünyesinde toplayarak, teşkilatlanmaya yönelik çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Ülkemizde seçme ve seçilme yaşının on sekize indirildiğini dikkate aldığımızda, partimizin içinde gençlerin daha fazla yer almasını hedeflemeli ve gençler için bunun cazibesini artırmalıyız.
Partimizin büyüyerek nice beş yıllara ulaşmasını diliyorum. Bu vesileyle Partimizin kurucu genel başkanı Kenan Kaplan’a, sonraki genel Başkanımız Mustafa Saadet’e, partimizin kurucularına, partimizin kuruluşuna giden süreci başlatan Çerkes Hakları İnisiyatifini Kenan Kaplan’la birlikte kuran Erol Karayel ve Murat Özden’e, 2015 yılı genel seçimlerinde fedakarlık gösterip milletvekili adayı olan kardeşlerime, 2019 yılı yerel yönetim seçimlerinde İBB Başkan adayı olup fedakarca çalışan Doğan Duman’a partimizi fedakarca bu günlere taşıyan partili bütün kardeşlerime, partimizi maddi manevi destekleyen bütün dostlarımıza şükranlarımı sunuyorum.
Ayrıca bugünkü organizasyonu yapan, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Kutlama programımızda bizi yalnız bırakmayan siz değerli misafirlerimize de tekrar teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun.
341
nice 5000 yıllar yasamasini ve toplumumuza hizmet etmesini en içden dileklerimle diliyorum.sagolun varalım.