UNESCO verilerine göre dünya üzerinde konuşulmakta olan 6 bin civarındaki dilin yarısına yakını yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Yok olma tehlikesi altındaki diller genellikle devlet desteğinden yoksun, yaşatılması ve geliştirilmesi için devlet düzeyinde çaba sarf edilmeyen dillerdir. Çok dilli, çok kültürlü olmalarına rağmen, yönetime hakim olan çoğunluğun dilinin resmi dil olarak kabul edildiği ülkelerde, sayıca az olanların aleyhine uygulanan baskıcı devlet politikaları da dillerin gerilemesine ve yok olmasına neden olmaktadır. Her şeyde olduğu gibi dilde de gelişmenin durmuş olması, yok olma tehlikesini beraberinde getirmektedir. Bir dilin yaşaması ve gelişmesi o dilin edebiyatta, sanatta, bilimde, eğitimde, ticarette, gündelik hayatta, kısacası hayatın her alanında kullanılmasıyla mümkündür.
Dilin öğrenilmesinin en doğal yolu herkesin bildiği gibi, insanın doğduğu andan itibaren duyarak öğrenmesidir. İnsanın doğumundan itibaren sesini en yakından duyacağı kişi annesi olduğu için “Ana Dili” kavramı kullanılmaktadır. Dilin mevcut haliyle öğrenilmesi yeterli olmayıp, güncel gelişmeler paralelinde yeni kelimeler ve kavramlarla geliştirilmesi şarttır. Yok olma tehlikesinin kesin olarak ortadan kalkması ise dilin her seviyede eğitim dili olmasıyla mümkün olacaktır.
Ana vatanda ve diasporada, -farklı düzeylerde de olsa- Adige dili’nin gelişimi kesintiye uğramış ve doğal gelişimini sağlayamamıştır. Bunun en önemli nedeni Rusya’nın ve en kalabalık diaspora topluluğunu barındıran Türkiye’nin uygulamış olduğu baskıcı, ulusalcı politikalardır.
Çerkes dillerinin yaşaması ve gelişmesi için, kaybettirilen zamanların telafi edilip ortaya çıkan tahribatın hızla onarılması gerekmektedir. Meydana gelen tahribatta önemli ölçüde vebali olan ülke yönetimlerinin bunu telafi etmek için özel olarak destek verip, çaba gösterme sorumlulukları vardır.
Çerkes çocukların ana dillerini en kolay öğrenecekleri aile ortamları da bu tahribattan payını almış ve ev ortamında anadillerin konuşulma oranı oldukça düşük seviyelere inmiştir. Çocukların anadillerini öğrenme sürecinde en büyük rakibi ise anadilleri dışında yayın yapan (özellikle çocuklara yönelik yayın yapan) televizyonlar olmuştur. O nedenle, devlet kaynakları ile desteklenen anadilde televizyon yayıncılığının hayata geçirilmesi Çerkes dillerinin yok olmasına karşı çok önemli bir ilk adım olacaktır.
Çerkes toplumunun dil konusundaki duyarlılığı giderek yükselmektedir. Bu duyarlılığın Rusya ve Türkiye yönetimlerini, sorumluluklarını kabul edip, gerekli adımları atmaya yönlendirmesi ve Çerkes dillerinin sonsuza dek yaşaması dileği ile 14 Mart Adige Dili Günü’nüzü kutluyorum.
Faruk ARSLANDOK
Çoğulcu Demokrasi Partisi
Genel Başkanı