Çoğulcu Demokrasi Partisi (ÇDP), federasyonlarımıza yapmakta olduğu ziyaretler kapsamında 1 Ağustos 2018 Çarşamba günü Kafkas Dernekleri Federasyonu (Kaf-Fed) yönetimini Ankara’daki Genel Merkezi’nde ziyaret etti.
ÇDP yönetiminden Genel Başkan Faruk Arslandok, Genel Başkan Yardımcısı Günsel Avcı, MYK üyesi Emine Sezgin ve İstanbul İl Başkanı Ahmet Altınok’un katıldığı toplantıda; Kaf-Fed yönetiminden Genel Başkan Yaşar Aslankaya, Genel Başkan Yardımcısı Yıldız Şekerci, yönetimden Serpil Dizdarlar, Adnan Arslan, Sami Tokmak ve Danışman Ömer Atalar hazır bulundular.
Başkan Yaşar Aslankaya’nın “Hoşgeldiniz” konuşması ile başlayan ve 4 saat kadar süren toplantıda diyaloglar şu şekilde gelişti:
FARUK ARSLANDOK : “ Önce ziyaretimizin amacını açıklayayım: Parti olarak Federasyonlarımızı, federasyonlara bağlı olmayan dernek ve vakıflarımızı ve toplumsal sorunlarımıza duyarlı olan, toplumun tanıdığı ve saygı duyduğu kişileri ziyaret ediyoruz.
Bu ziyaretlerimizde kuruluş amaçlarımızı, yaptıklarımızı, hedeflerimizi, ihtiyaçlarımızı, beklentilerimizi dile getiriyoruz. Özetle partimizi anlatıyoruz. Hakkımızdaki düşünceleri öğreniyor, soruları yanıtlıyor, büyümemiz konusunda öneriler alıyoruz. Türkiye’de yaşayan Çerkes nüfusunun gücünü ortaya koymak gerektiğini anlatıyoruz. Çerkes toplumunun çeşitli nedenlerle ayrışma ve kutuplaşma içinde olmasına karşı olduğumuzu, hangi ideolojik görüş, hangi dini inanış, hangi kurum ya da üst kurum mensubu olunursa olunsun, Çerkes kimliği ve kültürümüz için gerektiğinde bir araya gelmemiz gerektiğini vurgulamaya çalışıyoruz. Baskılarla sindirilmiş ve gelenekleri nedeni ile talepkar olmayan soydaşlarımızı, demokratik hakları talep etme konusunda cesaretlendirmeye çalışıyoruz. Partiye destek olmalarını istiyoruz.
Bütün ziyaretlerimizdeki konuşmaları özenle kayıt altına alıyor, neler konuşuldu, kimler ne sordu, ne yanıt verildi; partimizin websitesinde yayınlıyoruz. Bugün de bu amaçla buradayız.
Kuruluş sürecimiz ile ilgili kısa bir bilgilendirme yapayım: ÇDP, Çerkes Hakları İnisiyatifi (ÇHİ) sürecinin devamında kurulmuştur. ÇHİ, Kenan Kaplan başkanlığında, içinde Murat Özden’in, Erol Karayel’in ve diğer bazı arkadaşların yer aldığı, şimdiye kadar Türkiye’de, sessiz yaşayan Çerkesleri görünür kılmak, dilimizi, kültürümüzü, kimliğimizi yaşatmak için devletin desteğini sağlamak amacıyla kurulmuştu. Amaçları doğrultusunda, Ankara, İstanbul, Kayseri ve Ahlat’ ta mitingler düzenledi. Devletin diğer etnik guruplara yapıp, Çerkeslerden esirgediği Çalıştayı yaptı. Bu çalıştaya katılan siyasilere, akademisyenlere, gazetecilere Çerkesler anlatıldı. Çalıştayda dile getirilen Çerkeslerin sorunları ve talepleri bir dosya halinde parlamentodaki partilere sunuldu.
Sonrasında partileşme süreci başladı. Çoğulcu Demokrasi Hareketi adı altında, taban yoklaması yapmak üzere, İstanbul dışında da Ankara, Eskişehir, Kayseri, Çorum, Tokat ve Maraş’ta, STK’larımızda insanlarımızla buluştuk. Bu buluşmalarda, Çerkeslerin bir parti kurma fikri dinleyenlere cazip geldi; kimse gerek olmadığını söylemedi. Kurucu üye olarak katılma sözleri de aldık. Ne yazık ki, kurulma aşamasına geldiğinde, tüm söz verenler, sözlerinden döndüler.
Bizler de, Parti kurmaya gönül veren ve cesaret gösteren, yakın çevremizle kurduk. Öyle ki, kurucu üye sayısını tamamlamak için aynı aileden 2-3 kişi kurucu üye olmak zorunda kaldı.
Resmi kuruluşumuz 14 Ağustos 2014’de tamamlandı.
Kuruluştan sonra en önemli faaliyetimiz 2015 genel seçimine katılmak oldu. Parti olarak Türkiye genelinde teşkilatlanma olanağımız olamadığı için, seçime bağımsız milletvekilleri ile katılma karari aldık. Çerkeslerin yoğunlukta olduğu illerde, 2 ay kadar, bağımsız MV adayları arayışında olduk. Bursa ve Eskişehir dışında yerel aday bulamadık. Görev yine bizlere kaldı. Bu illerin yanı sıra Kurucu Üyelerle, İstanbul, Düzce, Ankara, Kayseri ve Samsun’da olmak üzere, toplam 9 bağımsız MV adayı ile ÇDP olarak 7 Haziran 2015 genel seçimlerine katıldık.
Bu seçimde eğer hedef kitleye tam olarak ulaşılabilse ve partimiz sahiplenilseydi parlamentoya 9 milletvekili girebilirdi. Örneğin en yüksek oy 80 bin ile İstanbul’dan gerekiyordu. 1 milyon Çerkesin yaşadığı varsayılan İstanbul’dan 1-2 MV çıkabilirdi. Ama ne yazık ki öyle olmadı. Destekleme yerine, kendi halkımızdan, hatta STK’larımızdan engellemeler oldu. Nedenlerini irdelediğimizde, ego yüksekliği, ‘Benim içinde olmadığım oluşum başarılı olmasın’ tavrı, Kenan Kaplan’ın açık sözlü ve yükses sesli uslubuna tepki, partiye muhalif tavır alıp sosyal medyada karalama yapanlara parti yandaşlarının verdiği sert tepki ve paylaşımlar, önceden başka partiyle gönül ve organik bağı olması ve bundan kopamamak, ‘ÇDPye verilecek oylar boşa gider, Türkiye’nin durumu kritik’ diye yapılan başka parti tercihi, buna HDP dahil. Sonunda Türkiye genelinde 14.500 oy alabildik.
2015 seçim sonucunu değerlendirecek olursak, öncelikle, bağımsız MV adaylarımızın yukarıdaki nedenlerle MV seçilemeyeceklerini bile bile ve bölgeye göre 30- 50 bin TL. arasında değişen seçim harcamalarının tamamını kendileri karşılayarak, son güne kadar, çalışmalarını, büyük bir özveri ile sürdürdüklerini vurgulamak isterim. Zira tüm adaylar, partinin bir misyon partisi olduğunun ve öncelikli hedefin Çerkes soydaşlarımızı siyasete ısındırmak olduğunun bilincinde idiler. Aldığımız toplam 14.500 kadar oy, Türkiye’deki seçmen nüfusuna göre az bir sayı ama bizim baktığımız yerden bakılırsa, STK’larımızın toplam üye sayısı ile karşılaştırıldığında önemli bir sonuç. STK’larımızda aktif üye sayısı 200 – 300 kişiyi geçmiyor ne yazık ki.
Bu arada Kayseride alınan 5000 oyun sonuçlarına değinmek isterim: Seçimden önce STK’larımızın oluşturduğu platformun siyasi partileri ziyaret ederek seçilecek sıradan Çerkes bir aday gösterilmesi halinde bütün derneklerin parti farkı gözetmeksizin o adayı destekleyeceğini iletmesine rağmen herhangi bir karşılık bulmamıştır. STK’larımızın talebini dikkate almayan iktidar partisi, ÇDP Bağımsız MV Adayı Emine Sezgin’in aldığı 5000 oy ile Kayseri’den bir milletvekili kaybedince, erken yapılan Kasım 2015 seçiminde STK’larımıza gelerek ‘Adayınız varsa, seçilecek sıradan listeye koyalım’ teklifinde bulunmuştur. STK’larımız ortak bir isimde uzlaşı sağlayamayınca, Kocaeli’nde daha önce partinin kadın kollarında çalışmış olan Çerkes Kökenli Hülya Nergiz Atcı Hanımı Kayseri’de seçilecek sıradan listeye koymuştur. Yani 5000 oy bile Kayseri’deki Çerkesleri görünür ve dikkate alınır kılmıştır. Bu somut örneği sık sık gündeme getiriyoruz. Bunu öğünmek için değil siyasi mekanizmanın nasıl çalıştığını gösteren somut bir örnek, adeta bir laboratuvar çalışması niteliğinde olduğu için dile getiriyoruz. Daha yüksek sayıdaki oyların nasıl önemli bir etki yaratacağını, Çerkesleri nasıl görünür bir siyasi aktör haline getireceğini göstermesi açısından önemlidir.Eğer 2015 seçiminde çeşitli bölgelerde benzer, hatta 20-30-40-50-100 bin dolayında oylar alınsaydı, tüm Türkiye Çerkesleri için çok büyük bir saygınlık sağlanabilir, sonraki genel ve yerel seçimlerde benzer olumlu etkileri görülürdü.
Biz Dernek, Vakıf ve Federasyonlarımızı, bu kurumlarımızda sürdürülen çalışmaları çok önemsiyoruz. ÇDP kurucularının çoğunluğu da yıllarca derneklerimizin yönetim kurullarında görev almış kişiler. Ayrıca, Günsel Hanım ve ben, Kaf-Fed kuruluşunda, tüzüğü hazırlamak görevini üstlenmiş kişileriz. Ama bugün geldiğimiz noktada, görüyoruz ki bu çalışmalar asimilasyonu durdurmakta yeterli olamıyor, anadilimiz ve kültürümüz giderek kayboluyor. Siyasi partinin en önemli özelliği, rakibin hedeflediği oylardan eksilterek alacağı oylarla somut ve ölçülebilir sonuçlar ortaya koymasıdır. O nedenle de yüksek bir etki yaratma gücü vardır. STK lar ve siyasi parti birbirinin alternatifi değil, birbirlerine sinerji yaratacak kurumlardır.
Siyasi parti Türkiye’deki Çerkesleri nasıl görünür kılabilir konusuna biraz daha değinmek isterim. Türkiye’de 6 milyon dolayında Çerkes olduğunu var sayıyoruz. Bu nüfusun %10 unu hedef alsak 500-600 bin kişi eder. Bu sayı Türk siyasetinde çok önemli bir rakam. Son cumhurbaşkanlığı seçiminde gördük ki, parti ittifaklarında 326.000, 259.000, 98.000 gibi oy potansiyeli olan partiler, kilit parti durumundaydı. Ve bunlar Türkiye genelinde siyaseti etkiliyorlar. Türkiye’de % 50 + 1 oy bile önemli. Bazıları bundan sonra Türkiye’de siyasetin Amerika’da olduğu gibi iki partili bir sisteme dönüşeceği, küçük partilerin tasfiye olacağı görüşündeler. Benim görüşüm, ileride Türkiye siyasetinin iki partili sistemden ziyade iki bloklu bir sistem olacağı yönündedir. İktidar olmak için %50+1 oy oranına ihtiyaç oluğundan küçük partilerle pazarlık ve ittifak ihtimali artacaktır. Örneğin, şu anda iktidar partisi parlamentoda çoğunluğu almış bir parti değil; istediği yasaları çıkarabilmek için 11 milletvekine daha ihtiyacı var ve bunu da uzlaşı ve ittifakla sağlamak durumundadır. Yani Türkiye’de başkanlık sistemi Amerikan sistemi gibi işlemeyecek, küçük partilerin dikkate alınma ihtimali artacak.
Türkiye’de 6 milyon dolayındaki Çerkes, istese 60 milletvekili çıkarabilir. Ama parlamentoya 6 milletvekili bile gönderebilsek, Türkiye’deki Çerkeslerin varlığını ortaya koymuş oluruz. Şimdi parlamentoda olan Çerkes kökenli milletvekilleri, Çerkeslerin sıkıntılarına çare olmak üzere Çerkeslerin oyları ile parlamentoya gitmediler. Seçim propagandaları, seçim vaadleri üzerinden yapılır. Şimdiki parlamentoya giren Çerkes milletvekilleri çok iyi Çerkesler olabilir. Ama onlardan Çerkeslerin sorunlarının savunulmasını öncelikli bir konu olarak bekleyemeyiz. Zira, onları parlamentoya taşıyan 1. derecede Çerkeslik ile ilgili talepler değildir. Ben yine de yeni seçilen Çerkes milletvekillerine yazdığım tebrik mektubunda, onlardan Çerkeslerin sorunları için beklentilerimiz olduğunu dile getirdim. Sizler de kendilerini ziyaret ediyorsunuz. Çerkeslerin sorunlarına çözüm için, Çerkesler parlamentoda Çerkes kimliği bile bulunmalı. ÇDP parlamentoda var olduğunda, diğer partilerdeki Çerkes milletvekillerini de Çerkeslerin sorunları ile ilgilenmeleri konusunda etkileyecektir.
Türkiye’de Aleviler örneğine bakalım: 1966’da Birlik Partisini bir General kurdu. Bir Alevi partisiydi, mezhep siyaseti yaptı. Aleviler eskiden kimliklerini söyleyemezlerdi. Hacıbektaş dernekleri destek verdi. 1969’da 8 milletvekili çıkardılar. Bu Alevilere özgüven verdi. Mustafa Timisi Parti başına geçti. 1980 ihtilaline kadar siyaset yaptılar. Birlik Partisi’nden sonra siyasette Aleviler CHP’ye kaydılar. CHP deki kadrolarının %70 i Alevi. 1500 kadar Cem Evi siyaset gücüyle elde edildi. Biz alevilerden 50 yıl kadar gerideyiz. Kendimizi sayısal olarak ortaya koymalıyız. Önce siyasi kadroları oluşturmalıyız. Uzun bir yolun başındayız. Kendi toplumumuza kendimizi anlatmaya, toplumumuzun gücünün birçok kapıyı açabileceği konusunda ikna etmeye çalışıyoruz.
24 Haziran 2018 genel seçimi, beklemediğimiz şekilde erken gelen baskın bir seçimdi. Bu seçime girmek istemedik. Yalnızca, ‘Parti olarak cumhurbaşkanı adayı gösterirsek ilçe seçim merkezlerine gidip lehine imza verir misiniz?’ sorusuyla bir sosyal medya anketi düzenledik. Amacımız, halkımıza, isterlerse kendi cumhurbaşkanı adaylarını bile çıkartabileceklerini düşündürmek ve bir farkındalık yaratmaktı. Bu yıl seçime girmeyerek, tabanımızı genişletme çalışmalarına ağırlık verdik.
Bugünlerde Rusya’da yerel cumhuriyetlerin anadillerini ortadan kaldırmaya yönelik bir yasa tasarısı gündemde. Türkiye’deki Çerkes Parlamenterler bu konuda bir şey söylemediler. Biz parti olarak Putin dahil Rusya’da, Kafkasya’da ve Avrupa’da 470 noktaya mektup yazdık. Aslında Rusya Federasyonu Anayasası, devlet yöneticilerine bu yerel cumhuriyetlerin dillerini yok etmeyi değil, aksine geliştirmeyi görev olarak veriyor. Yeni yasa tasarısının Rusya Anayasasına, evrensel insan haklarına ve doğal hukuka aykırı olduğunu söyledik. Bu konunun takipcisi olacağız. Bu konuyu görüşmek üzere Rusya büyükelçiliğinden randevu istedik.
Sizin Kaf-Fed olarak, Türkiye’deki tüm STK’lara bir mektup göndererek 5 Ağustos 2018 Pazar günü Ankara’da Federasyon Merkezi’nizde bir toplantı düzenlediğinizi öğrendik. Bu düzenlediğiniz toplantı çok önemli. Herkes Rusya’nın dil yasası taslağından çok rahatsız. Bu konuda bir araya gelmek en geniş anlamda çok ciddi bir etki yaratır. Birlikte çekilecek bir fotoğraf Rusya’da görülür, duyulur. Şimdiye kadar bir araya gelemeyenlerin, bu yasa tasarısı ile bir araya gelmiş olmasının fotoğrafı çok önemlidir
Partimizin vizyon ve misyonuna ve hedeflerimize de kısaca değinmek isterim: ÇDP’yi kurma amacımız, dünyada en yüksek nüfusla Türkiye’de yaşayan Çerkesleri ve Çerkesler gibi özgün kültürü olan diğer halkları siyasi alanda görünür kılmak, Türkiye siyasetinde kendi kimlikleriyle yer almalarını sağlamak, atalarımızdan miras aldığımız özgün kültürümüzü, dilimizi, özetle kimliğimizi korumak ve geleceğe taşıyabilmek için, demokratik bir hak olarak devletin desteğini sağlamaktı. Çerkeslerin ciddi sorunları var, mağduriyetimiz var, kimlik sorunumuz var, asimilasyon sorunumuz var. Bu konularda devlet katında etkli olabilmek için, somut ölçülebilir sayısal bir varlığı, siyasi parti aldığı oylarla ortaya koyabilir. Bunun için bir parti kurduk. Partimiz kimlik sorununu dert edinmiş bir parti. Bizim toplumumuzun büyük kısmı kimlik sorunlarıyla yakından ilgilenmemektedir. Dil bilenler çok azaldı, çocuklara dil ve kültür aktarılamıyor. Bu konuda siyasi alanda da mücadele edilmelidir. Ancak devlet imkânları ile dilimizi ve kültürümüzü koruyabiliriz. Kamuoyu bizi Çerkes Partisi diye tanıyor; Türkiye’deki 3. etnik kalabalık halk olmamız nedeniyle ve kurucularının çoğunluğu Çerkes olduğu için böyle. Ama biz ÇDP olarak çoğulculuğa inanıyoruz. Yani, ÇDP yalnızca Çerkeslerin partisi değil, Çerkesler gibi kimliği ile tanınmadığını düşünen diğer etnik toplulukların da temsil edilebileceği bir parti. Partimizde temsil edilmek isteyen herkese, kapımız açık. Ülkenin yönetiminde tek tipleştirici değil de çoğulcu bir yaklaşım, daha demokratik bir yönetim tarzı gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye’de tek tipleştirici bir siyaset güdülmese idi ve çoğulculuğa önem verilseydi, ülkenin bugün karşılaştığı sıkıntıların bir kısmı yaşanmazdı.
Biz bugün için öncelikli olarak kimlik siyaseti ile ilgili çalışmalar yapıyoruz, bu çalışmaları çok değerli görüyoruz. Ama elbette parlamentoya girdiğimizde yalnızca kimlikle uğraşacak değiliz. Öncelikli olarak kimlik sorunu ile ilgili olduğumuzu vurgulamak istiyorum. Belki ilerde gençlerin yönetime katılımı ve gerekli kadroların oluşmasıyla ülkeyi yönetecek bir vizyon da geliştirilebilir.
Tüm STK’larımıza eşit mesafedeyiz. Herkes ile konuşacağız, konuşmaya başladık. STK’larımızla, özellikle Çerkes toplumu için hayati önemi olan konularda, iş birliği yapılmasını istiyoruz. Birlikte iş yapma kültürüne katkıda bulunmak istiyoruz. Her STK’nın programı farklı olabilir ama Çerkeslerin sorunlarını yazdırıp bir sandığa atsak, taleplerinin % 90‘ı örtüşür. Talepleri % 90 örtüşen bir toplumun bu kadar ayrışmış olması, bir araya gelememesi ve birlikte iş yapamaması, akıl alır ve kabul edilebilir değildir. Bunun üzerinde düşünmek ve bu sorunu çözmek gerekiyor. Çok kavgalılar bile hayati meselelerde bir araya gelmeli ve istişare etmek becerisini gösterebilmelidir. STK’larımızla birlikte iş yapma alışkanlığını geliştirmek istiyoruz. STK lar siyasi partilerin rakipleri değildir. STK’lar ve parti, birbirleri üzerinde sinerji yaratacak kurumlardır.
Siyasi partinin hedefi halktır. Halkın büyük kesimi derneklerimizle ilişki içinde değildir. Belki de derneklerle ilişki içerisindeki kesim yüzde beşi bile geçmemektedir. Ana hedef derneklere uğramayan bu kesim olmakla birlikte, STK’larla ilişki içindeki, göreceli olarak kimlik bilinci daha yüksek kesim de öncelikli hedefler arasındadır.
Tabanımızı genişletmeye kararlıyız. Siyasete yatkın ve gönüllü kişilere devredinceye kadar partimizi yaşatmaya ve geliştirmeye devam edeceğiz. STK’larımızı ve tanınan kişilerimizi ziyaretler devam edecek, il, ilçe, köy, mahalle ziyaretleri ve toplantılar düzenleyeceğiz. ‘İğne ile kuyu kazıyorsunuz’ diyorlar. Kaşık ile tünel kazıp kaçıyorlarsa, biz de iğne ile kuyu kazalım. Biz kendi üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz. Emek vereceklere, katkı sağlayacaklara ihtiyacımız var. Gençlerimiz, kadınlarımız katılsın istiyoruz. Kadınlar, sorumluluk üstlendiklerinde, işi erkeklerden daha sıkı tutunuyorlar. Maddi destek de bekliyoruz. 2019 da olacak Yerel Seçimler için Çerkeslerin yoğun olduğu bölgelerde, çeşitli pozisyonlarda görev almak isteyenleri belirlemek ve parti olarak seçilmeleri için destek olmak niyetindeyiz. Gelecek genel seçimler için Çerkeslerin yoğun olduğu illerimizde bağımsız milletvekili adayları belirlemek, bunların seçimi için çalışma programı hazırlamak niyetindeyiz.
Herkes bağımsız milletvekili olabilir ama parti bir markadır. Tek bir bağımsız milletvekilinin varlığı değil, siyasi kurumsal bir yapı içinden siyaset yapmak çok daha doğru ve etkilidir.
Bütün Çerkeslerin ÇDP içinde temsil edilecek olmasını düşünmek mümkün değil ama ÇDP milletvekilleri kimlikle ilgilenme potansiyeli olan diğer partilerdeki milletvekillerini de etkiler.
İnternet üzerinden yayın yapacak bir IP TV kurduk. Test yayınları devam ediyor. Bu yolla partiyi tanıtmaya, toplumda bir hareketlilik yaratmaya, bir fikir platformu oluşturmaya çalışacağız.
Kuruluşumuzdan bu yana partimiz hakkında sosyal medyada yer almış bazı karalama haberlerine de değinirsem, belki aklınızdaki bazı soruları da yanıtlamış olurum: Amerikan projesi dediler. Neye dayanarak böyle bir söylem geliştirildiğini biz bilmiyoruz. İsrail Projesi dediler. Yine bilmiyoruz. AK Parti Projesi dendi. Yıllardır iktidarda olan bir partinin, oylarının çoğunu aldığı bir halka parti kurdurarak oylarını azaltmayı düşünmesi iddiası ancak akıl tutulması olabilir. HDP yanlısı dendi. Parti içinde geçmişte ve halen çeşitli siyasi görüşte kimseler, Çerkeslik ortak paydasında bir araya gelmiş durumdalar. Ama parti olarak hiçbir zaman HDP yanlısı olmadık, zira HDP’nin şiddet ve terörle olan ilişkisinin siyasetin önünde olduğunu ve sağlıklı bir şekilde siyaset yapma iradesi gösteremediğini görüyoruz. Çerkes -Fed’le birlikte olduğumuz söylendi. Çerkes-Fed başkanı Nusret Baş’ın, hiçbir zaman partimiz ile direkt bir bağlantısı olmadı. Ama partinin kuruluş felsefesini Çerkesler için yararlı bulduğundan hem moral destek, hem de maddi bağışlarla zaman zaman partimizi desteklemiştir. Kendisi 2015 seçimleri sırasında, Ak Partiden Tokat’tan MV aday adayı olmasına rağmen çekinmeden ÇDP’ye bu desteği vermiş olmasını biz cesur bir davranış olarak görüyor ve önemsiyoruz. Ama buna karşılık Çerkes-Fed kadroları içinde neredeyse birlikte görüntü vermeyecek kadar ÇDP’ye ciddi muhalif kişiler de vardır. Partiyi Maddi çıkar sağlamak için kurmuş olduğumuz söylendi. Bu da çok çirkin bir karalama idi. Partiyi kuranların yıllarca STK’larımızda özveri ile hizmet ettikleri göz ardı edilerek böyle bir karalama da yapıldı. Partinin şimdiye kadar ki tüm giderleri, ÇDP’ye sempati duyan birkaç kişinin bağışları dışında tamamen kurucu üyelerin aidatları ile karşılandı ve halen de karşılanmakta. Ve kuruluştan itibaren tüm toplanan paraların ve yapılan harcamaların dökümü kayıt altında. Ayrıca 15.000 TL. kadar da borcumuz var. ÇDP taraftarlarının sosyal medya paylaşımları ÇDP ye mal edildi. Ne yazık ki günümüzde sosyal medya Çerkes toplumu tarafından, birbiri ile atışma aracı olarak kullanılıyor. Yukarıdaki karalamalara ÇDP taraftarlarının verdiği sert yanıtlar da partiyi karalama bahanesi olarak kullanıldı”.
SAMİ TOKMAK: “HDP Kürtler için ne ise, ÇDP’nin de Çerkesler için aynı şey olduğunu düşünebilir miyiz? Ben görevim icabı, bir çok üst düzey devlet erkanının karşılama törenleri vesilesiyle, uzun yıllar devletin en üst kademeleri ile görev yapmak durumunda kaldım. Hep duyduğum ‘ Kürtlerden başka diğer halklar da ortaya çıkarsa, ülke bölünür, karıştırmayın’ diyorlar. Çerkeslerin böyle bir talebi olamayacağını her zaman dile getirdim”.
FARUK ARSLANDOK: “Devlet yetkilileri Çerkeslerin anti demokratik eylemler yapmayacağını, ayrılıkçı talepleri olmayacağını çok iyi biliyorlar . Fakat ‘Siz de ortaya çıkmayın’ iş gören bir argüman. Oda TV’de, partimizin yaptığı bir etkinlik haberleştirilirken; ”Şimdi de Çerkesler çıktı” şeklinde bir başlık kullanılmış, yapılan etkinliğin bölücülük olduğuna ilişkin bir algı oluşturmak hedeflenmişti. Toplumumuz da bu bakış açısından etkilenmektedir.
Çerkeslerin kimlik talebi bir bölücülük değil, demokratik bir hak. Bazen, uzun yıllar arkadaşlık ettiğiniz, kendisini Türk kimliği ile tanımlayan bir arkadaşınıza bu fikirlerinizi söylediğinizde, yüz ifadesinin değiştiğine ve size şüphe ile bakmaya başladığına tanık oluyorsunuz. Çerkeslerin bu ülkede gördükleri baskı, Güney Marmara sürgünü, ‘Vatandaş Türkçe konuş’ kampanyaları ve Çerkez Ethem üzerinden hain damgası almak oldu. Bunun dışında Çerkesler Türkiye’de adeta ”aferinlenmiş” bir toplum . Sosyal hayatta, bulundukları devlet kademelerinde ve sorumluluk aldıkları işlerde başarılı olmaları ile takdir görüyor, bu takdiri kaybetmek korkusu ile talepkar olmaktan kaçınıyorlar. Ama biz Çerkesler kültürümüzü ve kimliğimizi kaybetmek gibi ciddi bir sıkıntı içinde değilmiyiz? Eğer bunun için birşeyler yapmayacaksak, STK larımızı da Partimizi de kapatalım, gidip evlerimizde oturalım. Bunu yapmaya gönlümüz razı olmadığına göre, biz parti olarak hareket ediyoruz. Bir diğerleri bir başka yoldan çalışıyor. Çerkeslerin demokratik hakları olduğunu uygun bir üslupla, hem soydaşlarımıza ve hem de içinde bulunduğumuz topluma ve devlet yetkililerine anlatmalıyız. Eski parti başkanımız Kenan Kaplan, geçen yıl Bodrum’daki Çerkes Kültür Etkinliğinde ‘Çerkesler olmasaydı Türkiye Cumhuriyeti kurulamazdı’ dedi. Oradaki Çerkeslerden büyük tepki aldı; hatta, yerel gazetede aleyhine yazı yazdırdılar. Bu ifadeleri birçok Çerkes kendi aralarında dile getirmekte ancak kamuoyu önünde paylaşmamaktadır. Gerçekler de, talepler de uygun bir üslupla dile getirilmelidir”.
ADNAN ASLAN: “Sizin yaptığınız çalıştay sonunda CHP’de Muharrem İnce’ye dosya götürdüğünüzde ‘Siz de nereden çıktınız?’ demişti. Ama Cumhurbaşkanlığı adaylığı sırasındaki seçim konuşmalarında Çerkesleri unutmadı. Demek ki görüşler zaman ve koşullar ile değişebiliyor”.
FARUK ARSLANDOK: “Evet, koşulların değişmesi görüşleri de etkiliyor, değiştirebiliyor. Devletin ve toplumun derinliklerinde katı bir ulusalcı bakış ve bölünme korkusu olduğunu gözardı etmemek lazım. Ancak demokratik hak talepleri de bu bakış açısına ve korkuya teslim olmamalıdır; silik olmayan dengeli bir üslupla talepler dile getirilmelidir. Bunların lütuf değil hak olduğu bilinmelidir. Tabii bu hakların sağlanması Türkiye’nin demokratik dönüşümü ile ilgili. Dünya değişiyor, değişime ayak uydurmak lazım. Çerkes kültürünün ortadan kalkmasından neden memnun oluyorsun? Bunun evham dışında ne nedeni var?”
AHMET ALTINOK: “Sosyal medya bizi neredeyse birbirimize düşürüyor. Bu nedenle ziyaretler yapıyoruz, yüz yüze görüşmelerle kendimizi anlatıyoruz. Tüm STK’larımıza eşit mesafedeyiz. Çerkesler için bir şeyler yapmak isteyen herkes ile bir araya geliriz.
Bu arada ÇDP faaliyetlerinin Anavatandaki soydaşlarımıza moral olduğunu duymak da bizleri çok mutlu ediyor. Bu yıl Mayıs ayında Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’nin 100. yılı münasebetiyle İstanbul’da düzenlenen sempozyuma Kabardey Cumhuriyeti’nden konuşmacı olarak gelen (Merzey) Mirzoev Aslanbek’e ‘ÇDP’den haberin var mı?’ diye sorduğumda, ’Haberimiz olmaz mı, yakından izliyoruz, bu parti bize anavatanda ciddi moral kaynağı oluyor’ açıklamasında bulundu”.
YAŞAR ASLANKAYA: “Gecikmiş görüşme talebiniz için teşekkür ederiz. Şimdiye kadar Parti ile bir temasımız olmadı. Geriye dönmeyelim, ileriye bakalım. Hepimiz aynı kültürün çocuklarıyız. Günsel Hanım Kaf-Fed’in kurucularından. Toplum olarak ciddi sıkıntılarımız var. Çok muzdaribiz. Köyden kente gelmek de kültürün giderek yok olmasının bir nedeni. Kurumlarımızda önceleri siyaset yasaktı. Biz de bu son seçime kadar siyasetle ilgilenemedik. Eski siyasetçiler ile bir toplantı yaptık, taleplerimizi içeren bir deklarasyon çıkardık, partilerin ilgisini çekti. Kefken her yıl 300 bin Türk lirası dolayında maliyetle gerçekleşiyor. Siyasetle, belediyelerle ilişkimiz olmasa bu masrafı karşılayamayız. Bu halkın bir siyasi partiye ihtiyacı var. Bu, toplumun her kesimi ile barışık, ayakları yere basan bir siyasi yapı olmalı. STK’larla ilişki kurulurken de önce genel merkezle ilişki kurulmalı. Kuruluşta şubelerle temas edildi. Kaf-Fed 32 ilde 54 ulusal STK ile telefon ile 40-50 bin kişiye bir anda ulaşabilen bir yapı. İnşaata çatıdan başlanmaz, temelden başlanır, yukarı doğru ilerlenir. Bizimle temas edilmeyince, bizde ‘Bizi istemiyorlar’ dedik. Özetle toparlayayım; STK larla ilişkiler de geç kalındı ama geldiğiniz için teşekkürler. ‘Şimdiye kadar ne yapabilirdik’i bırakalım. Biz de geri durmak ile hata etmiş olabiliriz. Bundan sonrasına bakalım”.
ADNAN ASLAN: “Yola çıkışta 14.000 oy alınmış ise, 400.000 oy da alınır. Hepimizin hedefi aynı. Çok örgüt var ama konuşamama, bir araya gelememe tek sorunumuz. Sizin tarafınızdan da bizim tarafımızdan da kötü şeyler olmuş olabilir. Başkanlarımız bir telefonla birbirlerine çok kolay ulaşabilirler. Bundan sonra çok güzel adımlar atılabilir”.
YAŞAR ASLANKAYA: “Hiç kimse yokken Kaf-Fed vardı, sonra Abhaz-Fed, Çerkes-Fed çıktı. Çerkes kimliği hakkında hizmeti olan ve olacak herkese yakınız, yakın oluruz. İyi bir birliktelik birlikten geçer zihniyetinde olduk. Köşe yazıları ile saldırılar hep birkaç kişi üzerinden oldu.
Bizdeki önyargılar hep hakkımızda yazılanlardan dolayı oldu. Bizim cenahda da hatalar yapılıyor olabilir . Ben ‘Bize yakışmayacak bir şey yazmayın’ diye sık sık uyarıyorum. 53.000 takipçimiz var, 24 saat küfür etmeleri mümkün. Ama izin vermemeye çalışıyorum. Yıllardır STK’larımızın içindeyim. Ekipte oyna dediler oynadım, başkan ol dediler, oldum. Eğer toplum için çalışmak hedefimiz varsa diyalog şart. İlişkileri diyalog ile götürmek lazım. Birbirimizin ne yaptığını bilelim ki birlikte yol alalım. Dedikodu bizi uzaklaştırıyor. Birbirimize karşı önyargılarımız var. Bu nedenle birbirimizin hırpalıyoruz.
Ben kurukafalar ile, elçilikler önünde yapılan protestolarla bir sonuç alınamayacağını düşünüyorum. Birisi bunun etkili bir yöntem olduğuna beni inandırırsa, katılırım belki. Biz de büyükelçilik önünde eylem yaptık. Onun için Kafkasya’ya sokmadılar. Korkutmak için. ‘Korkmuyorum, canım çıkıncaya kadar doğruları söyleyeceğim’ dedim”.
FARUK ARSLANDOK : “Bu tür eylemlerin içerisindeki bazı görsellere, sloganlara katılmayabiliriz. Ben şahsen sloganlardan daha çok, talep eksenli bir anlayışı benimsiyorum. Ancak, görünür olma ve taleplerin dile getirilmesi açısından bu tür etkinlikleri çok önemsiyorum. Eylemin içerisindeki bazı ögeleri bahane ederek katılmamayı doğru bulmuyorum. Yanlış giden şeyleri kendi içimizde eleştiriyle düzeltebiliriz”.
YILDIZ ŞEKERCİ : “Evet görünür olmak, talepleri görünür bir şekilde dile getirmek önemli”.
YAŞAR ASLANKAYA : “Bir gün Nusret Baş Bey ile iki buçuk saat görüştük, ‘Birlikte bir fotoğraf çektirelim’ dedi, o an için bunun uygun olmadığını söyleyip kabul etmedim. Bunu daha sonra sık sık dile getirdi. Kendilerine üye olan derneklerle ilgili olarak da ‘Kaf-Fed kapandı, biz açıldık’ gibi laflar etti. Külliye’de etkinlik konusuna zorla çekildik, Bakan’ın ısrarı ile katıldık. Külliyedeki toplantıda, Nusret Bey ‘Kaynar Festivali, birlikte fotoğraf çektirmek istememiş olmam’ gibi konuları gündeme getirdi. Çirkin tartışmalarla o fırsatı heba ettik. ‘Bu adam CHP’li, külliyede nasıl konuşur?’ diye televizyonda program yapıldı. Bunlar çirkin şeyler.
Kaf-Fed demokratik bir yapı. Genel kurullarını 2 günde yapıyor. Seçim öncesi bir gün istişare toplantısı yapıyor, herkesi dinliyor, eleştirilerini alıyor. Seçim demokratik oluyor”.
EMİNE SEZGİN : “2017 Kaynar Festivali’nde Çerkes geleneklerine hiç yakışmayacak şeyler yaşandı. Düzenleme kurulu, birlik beraberlik adına, festival öncesi, Çerkes-Fed Başkanı, Çoğulcu Demokrasi Partisi Başkanı, Çer-Kad Başkanını tek tek arayarak festivale davet eti. Bizler ve herkes Kayseri’ye ulaştıktan sonra, düzenleme kurulu bizi aradı ‘ Kaf-Fed Başkanı, Çerkes-Fed başkanı orada olursa biz katılmayız, Nusret Bey’in katılımı engellensin diyor. Festivale katılacak 3 ekip de çekiliriz diyorlar. Aman Nusret Bey festivale katılmasın’ diye israr etmeye başladı. Ben ve Günsel Hanım ‘Olmaz öyle şey. Nusret Bey de, Kenan Bey de, biz de katılmak için davet edildik ve geldik, katılacağız. Protokolda da yer vermek zorundasınız. Katılmayacak olan katılmasın’ dedik. Nusret Bey ‘Bir karışıklığa neden olmayalım, ben katılmayayım, döneyim bari’ dedi ise de biz kabul etmedik. Gece 4 saat süren tartışmalar sırasında ben Yaşar Bey, sizi telefonla çok aradım, ama ulaşamadım. Organizasyondan sorumlu olduğunu düşünerek Bram Alaattin’i de aradık, konukları gezdirdiğini söyleyerek, çözüm bulmaya yanaşmadı. O gece ‘Ciddi sorun var (!)’ diye MV Hülya Nergiz Atçı bile arandı”.
YAŞAR ASLANKAYA: “Ben organizasyon komitesine ‘Anavatan’tan gelecek kültür bakanı, 21 Mayıs’ta kuru kafa eylemi yapanlarla bir araya gelmek istemiyor’ demiştim. Mersin’de tatilde olduğum için ve telefonum arabada kaldığı için bana ulaşamadınız”.
EMİNE SEZGİN: “Organizasyon komitesi Kültür bakanı konusundan bahsetmedi. Doğrudan ‘Kaf-Fed başkanı Nusret Baş’ın katılmasını istemiyor’ dedi”.
ÖMER ATALAR: “29 kişilik bir yönetimimiz var. 53 derneğin yönetimi de bize bağlı. Biz, bizden başka STK kurulamaz demiyoruz. Ahenkli bir çalışma istiyoruz. Ali İhsan Tarı’ya ‘Latin Alfabesi’ni Milli Eğitim Bakanlığı’na vermeyin, kabul edilirse, dil öğrenecekler bölünür, sayı tutturulamaz ise hiç sınıf açılamaz’ dedik. Israrımıza rağmen Latin Alfabesini Milli Eğitim Bakanlığı’na götürdüler ve bizim için ‘Kaf-Fed Rusçu olduğu için Kiril istiyor’ demişler. Kaf-Fed için ateist, komünist, Ruscu, solcu, CHP’li, gibi çok şey söyleniyor. Bizim içimizde AK Partili ve başka partilerden olan da birçok insan var. Uzun süren Külliye toplantıları sonunda, hazırlanacak ortak bir metnin Yaşar Aslankaya tarafından okunmasına, Nusret Baş’ın da hazırlanacak bir videoda konuşmasına karar verilmişti. Bu toplantılara katılmayan Fuat Uğur’a bu bilgileri kim neden verdi ki, sonraki süreçte o çirkin yazılar sosyal medyada yer aldı? Gelecekteki diyalog zeminleri de bu yazılanlardan etkileniyor. Bu konuda olan bitenlerle yüzleşmeliyiz, yüzleşmeden sağlıklı bir diyalog zemini oluşturulamaz. Bu arada anayasa konusunda aydınlanmak üzere neden yalnızca Atilla Yayla’yı davet ettiniz?”
FARUK ARSLANDOK: “Bu yüzleşme konusunu gereğinden fazla abartmayalım. Yüzleşme sözkonusu olduğunda herkesin söyleyeceği çok şey vardır. Ancak bunların Çerkeslerin gelecek vizyonuna hiçbir katkısı yoktur. Kişiselleşmiş meseleler üzerinden bir yere varmak mümkün değildir. Çerkeslerin, geleceğe ilişkin tavır ve vizyon geliştirmesi gerekiyor. Yoksa kimin kime ne dediğinin kıymeti yoktur. Atilla Yayla’nın anayasa konferansının da konumuzla bir ilgisi yoktur”.
YILDIZ ŞEKERCİ: “Ben de üzüldüğüm ve unutamadığım 1-2 konuya değinmek istiyorum. Anayasa çalışmaları döneminde Vacit Kadıoğlu başkan iken Kenan Kaplan ve Murat Özden Beyler Kaf-Fed merkezine geldiler, birlikte çalışalım dediler. Çok mutlu olduk. Ama daha sonra öğrendik ki kendileri bir anayasa çalışması hazırlamış, ilgili makama sunmuşlar. Ziyaretlerinde bunu bize söylemediklerini öğrenince, samimiyetlerine olan güvenimiz tamamen sarsıldı.
2015 seçiminde Günsel Hanım’ı ÇDP adayı diye desteklemedim.
Külliye olayına gelince, hepimiz bir araya gelelim dedik, 11 saat toplantı yaptık. Kurum temsiliyet gücü yüksek olan konuşsun istedik. 50 yaşını geçmiş 10’un üzerinde üye derneğimiz var. Çerkes-Fed konuşma için tamamen kurumlar dışı isimler önerdi. Nusret Baş ’Kaf-Fed hantal, giderek sönüyor, başkanınız hakkında çok şey biliyorum’ gibi eleştirilerle bizi üzdü. Nusret Bey’de ciddi bir üslup sorunu var. Günlerce konuşsak bu olanları bitiremeyiz. Son kararımız Yaşar Aslankaya konuşacaktı. Nusret Baş da videodan konuşacakdı. Bizi samimiyetsizlik rahatsız etti. İşimiz zor Allah yardımcımız olsun”.
YAŞAR ASLANKAYA: “Külliye konusunda ilk 3 toplantıyı reddettik. Oğuz Berk başlatmış, devam etsin istedik, bizim bu konuda bir işimiz yok dedik. Ama sonunda bakan beyin İsrarı ile katılmak zorunda kaldık. Sosyal medyada bizim adımıza olumsuz yazı yazanlarla kavgalıyız. ‘Sizin yazdıklarınızı biz yazdırıyoruz zannediyorlar ‘diyoruz. Bu topluma siyasi, akademik, kültürel çalışmalar yakışır. Birbirimizle uğraşmayı bırakmalıyız”.
FARUK ARSLANDOK: “Biz buraya söylenenlerin hepsini bilerek, yapılanları unutmamış olarak geldik. Bize de Partiyi ilk kurduğumuzdan itibaren saldırılar oldu, bu saldırıları yapanların bir kısmı sizin toplantılarınızda konuşmacı olarak yer alan ve sizin cenahınızdan olan kişilerdir. Konuşmamın başında anlattığım gibi, sosyal medyada ‘Kur partiyi, vur parsayı, bul parayı’ gibi paylaşım yapanlar oldu. 2015 genel seçiminde, istanbul’da 2. bölgeden aday olacağını duyurup bir müddet o bölgede en önde olduğuna ilişkin paylaşımlar yapan, daha sonra da seçim bölgesini değiştirip 1. bölgeden Günsel Hanım’a karşı aday olan başka bir Çerkes aday desteklendi, bu adayın seçim kampanyası için hesap açılıp para toplandı, bu kampanya belirgin bir şekilde Kaffed cenahından yürütüldü. Eski bir Kaffed başkanı, sosyal medyadan; (bildiğim kadarıyla yerine getirmemişte olsa) izin alıp kendi arabasıyla, istanbulda bir ay boyunca kapı kapı dolaşıp bu aday için seçim destek çalışması yapacağını paylaştı. Biz birbirine karşı tarafların hatalarını çok iyi biliyoruz. Ayrıca üslup konusunda da sıkıntılar var. Kaf-Fed’de de var, Çerkes-Fed’de de var, bizim cenahta da var. Biz şimdilerde sosyal medyayı kontrol altına almaya çalışıyoruz. ‘Partiyi seviyorsan üslubuna dikkat et’ diyoruz. Eleştiri olabilir, eleştiriler ağır da olabilir; ancak “ağır eleştiri mi, Hakaret mi?” sınırında olmamalı. Hakaret hiç olmamalı. Uygun olmayan üslupla yapılan eleştiri, amaçlanan sonucu yaratmamaktadır.
Tüm geçmişte olanlara rağmen, bazı hayati konularda, örneğin anadil konusunda, birlikte hareket edersek, etki yükselir. Dünya Çerkes Birliği ile ilişkiler de doğru gitmiyor, enerjiyi boşa tüketiyor. Adeta kıt enerjimizi toprağa veriyoruz. Bunu tek başına Kaf-Fed çözemez. Ankara’daki son toplantıda neler yaşadığınızı da biliyoruz. Bazılarına tahammül ederek, birlikte sorunları çözmeye çalışmalıyız. Çerkesler vizyon üretmek zorunda ve birlikte hareket etmek zorunda. Zaten büyük sorunlarla uğraşıyoruz, enerjiyi toprağa akıtmayalım”.
YAŞAR ASLANKAYA:” Rusya’ daki son Anadil yasa taslağı ile ilgili derneklerden Rusya’ya ıslak imzalı mektuplar gitti. Demokratik ulusal sorunları en yüksek dozda dile getirdim ve getirelim. Olumsuzluklardan kurtulup birlikte çalışalım. Ama anavatanla ilgili yüksek adrenalinli çalışmalar istemiyorum. Her yıl 20 öğrenciyi anavatana gönderiyoruz. İlişkileri zedeleyecek eylemlerde bulunmak istemiyoruz. Kurukafa eyleminin doğru bir yöntem olmadığını düşünüyorum . Öğrencilerin geleceğini ve ulusal mücadeleyi riske edemeyiz. Birinci derecede sorumlularla görüşerek çözüm üretmeye çalışmamız gerekir. Kaf-Fed Dünya Çerkez Birliği’nin ve herhangi bir derin Kaf-Fed’in yönettiği bir kurum değil. Uzun yıllardır DÇB ile ilgili çok ciddi bir demokrasi savaşı veriyoruz. DÇB, Çerkes ulusal meselesinin göbeğinde oturan bir kurum değil”.
FARUK ARSLANDOK: “Anavatan ile ilişkiler yalnız DÇB’nin hassasiyetleri üzerinden yürütülmemeli, DÇB’yi bir sivil toplum kuruluşu gibi düşünmemiz ve topluma o şekilde kabul ettirmeye çalışmamız doğru değil. Örgütlerin başarısı beklentiler doğrultusunda performanslarıyla ölçülmeli. Bu konudaki çekincelerinizi anlamakla birlikte ulusal sorunumuzu sadece bu çekinceler eksenine oturtmanın doğru olmadığını ve bu konu üzerinde daha geniş ve etraflıca istişare yapılması gerektiğini düşünüyoruz”.
GÜNSEL AVCI : “Toplantının sonuna geliyorken ben Kaf-Fed’den partimize destek beklediğimizi belirtmek istiyorum. Türkiye’deki en eski ve en çok üye derneği olan bir Federasyon olarak, iş birliği içinde olmak istiyoruz. Nasıl olabilir bu iş birliği ?
- Derneklerinize ulaşmamız için bir başkanlar toplantısına katılmak isteriz.
- Partinin tanınması, üye sayısının artması, partinin büyümesi konusunda işbirliği; özellikle, siyaset, hukuk, uluslararası ilişki tahsili görmüş, siyasete atılmayan hevesli insanlarımızın, gençlerimizin, bayanlarımızın partide aktif görev almaları için yönlendirme yapmanızı isteriz.
- Tabii partiye maddi katkı da gerekiyor. Hem üye olanların aidatları ve hem de üye olmayanların bağışları ile partinin giderlerini karşılayacak maddi katkı sağlanabilir Maddi katkılar, sınırlı bütçesi olanların bütçesini sarsmayacak miktarlarda, örneğin ayda 50 – 100 TL olabilir. Bütçesi sınırlı olmayanların kendine yakıştıracağı miktarlarda, örneğin ayda 500 – 1000 TL ya da daha fazla olabilir”.
YAŞAR ASLANKAYA: “Eylül ortasında başkanlar toplantımız var. Bu toplantıya ÇDP’yi davet edebiliriz. Ben şahsen partinize üye olurum”.
GÜNSEL AVCI: “Yaşar bey bu ne güzel, ne güçlü bir destek. Sağ olunuz.”
FARUK ARSLANDOK:” Bizim için çok yararlı bir toplantı oldu. Ağırlamalarınız için teşekkür ederiz. Tekrar vurgulamak isterim. 5 Ağustos günü için tüm STK’larımıza yaptığınız toplantı çağrısı önemli konularda birlikte hareket etmek için çok yararlı bir başlangıç olacak. Bu adımı attığınız için sizi kutluyorum”.
431
Yazılacak çok şey var.
Bir gerçeğin Altını çizmek isterim.
Bu toplantıda konuşulanların yarısını bile gerçekleştirebilmek belki de bir ilki habercisi olacaktır.
Bütün katılımcıları sevgi ile Selamlıyorum.