Çoğulcu Demokrasi Partisi (ÇDP), kurumlarımıza yapmakta olduğu ziyaretler kapsamında 1 Ağustos 2018 Çarşamba günü saat 12:00 de Kafkas Araştırma Kültür, Dayanışma Vakfı (Kaf-Dav)’ı Ankara’daki Merkezinde ziyaret etti.
ÇDP yönetiminden Genel Başkan Faruk Arslandok, Genel Başkan Yardımcısı Günsel Avcı, MYK üyesi Emine Sezgin ve İstanbul İl Başkanı Ahmet Altunok’un katıldığı ziyarette Kaf-Dav Yönetiminden Başkan ve Değerli Büyüğümüz Muhittin Ünal ve Rahmi Aksu ile konuk olarak Sefer Berzeg hazır bulundu. Toplantı, Muhittin Ünal’ın Kaf-Dav hakkında verdiği bilgilerden sonra, Çoğulcu Demokrasi Partisi ile ilgili bilgilendirme ve öneriler olarak aşağıdaki sırada seyretti.
MUHİTTİN ÜNAL: “Hoşgeldiniz. Biliyorsunuz Vakfımız, Geleneksel Kafkas Kültürü’nü derlemek, tanıtmak ve yaşatmak; Kafkasyalılar’ın güncel, toplumsal, ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlarını bilimsel yöntemlerle incelemek ve araştırmak, bu sorunların çözülmesine katkıda bulunmak; Bilimsel, kültürel, sanatsal alanlarda çalışmalar yapmak, yayın yoluyla bu çalışmaları desteklemek; Yetenekli çocuk ve gençlerin yetişmelerine, yetenek ve eğitimlerini geliştirmelerine yardımcı olmak; Burs, kredi, yurt, kitap-kırtasiye, eğitim araç ve gereçleri, giyecek ve yiyecek yardımlarını sağlamak amacı ile 24 Ocak 2000 tarihinde resmen kuruldu.
Ben KAFDER, KAFFED ve KAFDAV’dan çok önceleri Çerkeslerin, 1864 sonrası Anadolu topraklarındaki faaliyetleri ile Cumhuriyet’in kuruluşuna yaptıkları katkılara; tüm okuyan kesimlerin, ülke yönetimine talip olanların ve Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemi ile Cumhuriyet’in ilk yılları konusunda yazan-çizenlerin dikkatini çekmek amacıyla amatörce araştırmalara başlamış (Sayın Sefer Berzeg yazma konusunda benden kıdemlidir.) ve “Kurtuluş Savaşında Çerkeslerin Rolü” adlı (ikinci) kitabımı yayınlamıştım. Sonrasında kalıcı eserlerle kültürümüze ve halkımıza bir nebze olsun hizmet edebilir miyim? düşüncesi ile KAFFED Genel Başkanlığını bırakarak KAF-DAV çatısı altında araştırma ve yayınlara rehberlik etmeye karar verdim ve Vakıf çalışmalarını öne aldım.
Vakfımız; kuruluşundan bu yana, KAFDAV Bilim Kurulu’nun da katkılarıyla çok sayıda Uluslararası Sempozyum, Konferans, Çalıştay ve Ödüllü Araştırma Yarışmaları düzenlemiş, tebliğ ve makaleleri de bir bir kitaplaştırmıştır. Bunun yanında Türkiye’deki ve Kuzey Kafkasya’daki yayınları yakından izleyerek, Rusya, Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa gibi ülkeler başta olmak üzere dünyanın tüm ülke ve dillerinde varlığını tespit ettiğimiz kitapları, dergileri, tezleri, makaleleri, haritaları (mali kaynak buldukça), ulusal müziğimizle ilgili materyali ve 37.000 civarında Osmanlı Arşiv Belgesini kazandırdığımız Kafkas Araştırma Merkezi (KAF-DAV) Kütüphanesi ile sürekli olarak tüm Üniversitelerden gelen genç araştırmacıların Kafkas Tarihi ve Kültürü ile ilgili bilgi ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz. Bu güne kadar 70’den fazla genç araştırmacının mezuniyet, yüksek lisans, doktora gibi tez çalışmalarına materyal desteği verdik, vermeye de devam ediyoruz. Bu konuda her kökenden araştırmacıya hizmet vermeye hazırız. Gelir problemimiz nedeniyle yeterli ve uzman istihdamı sağlayamıyoruz. O nedenle de elimizin altındaki materyalin önemli bölümünü kayda alıp hizmete henüz sunabilmiş değiliz. Keza, dünyanın hangi bibliyoteğinde bizimle ilgili hangi materyalin var olduğunu önemli oranda biliyoruz. Fakat bunları elde etmek için yeterli bağış ve proje desteği bulmakta zorlanıyoruz. Bulabildiğimiz mali kaynaklar oranında, öncelik sırasına göre temin etmekle yetinmek zorundayız.
KAFDAV Yayıncılık İşletmemizi ancak 2004 yılında kurabildik. 2000-2004 yılları arasında 17 adet yayınımızı o tarihlerde Vakfın desteğiyle ama vergi mükellefi olan KAFDER çatısı altında yayınladık. Onlar da dahil yayınımız 74 adettir. 6 eser de basım aşamasındadır. Yayına hazır olan ancak mali nedenlerle yayınlayamadığımız kitap sayısı da bu gün için 13 adettir. Diğerlerini de imkân buldukça basıma sevk edeceğiz. Bu gün itibariyle 11 adet Kitap Fuarı ve Kültür Festivaline kendi yayınlarımız yanında Türkiye’de neşredilmiş ve tarihimizi, kültürümüzü ilgilendiren başkaca firmaların yayınlarını da götürerek katılıyoruz. Tek kitabı bile olsa üreten, yazan insanlarımızı bu fuarlarda toplumumuza tanıtmaya çalışıyoruz. Şayet toplumumuz kitaba birazcık değer verecek seviyeye ulaşsa bu gün için 1000 adet olan her bir kitabın baskı adedini 4000-5000 lere çıkarabilsek yayın için sponsor desteğine ihtiyacımız kalmayacağı gibi daha ucuz maliyetler ve fiyatlarla onlara hizmet sunma imkanını elde edebileceğimizi özellikle belirtmek istiyorum.
Burs desteği konusu Vakfımız açısından talihsizlikler içeren bir konudur. 1999 büyük depreminde deprem mahallerini köy köy gezerek evleri yıkılmış olup Üniversiteye devam sorunu yaşayacak 156 öğrenciyi belirleyip bir yıl Kafder imkânlarıyla sonraki yıllarda da Kafdav imkanlarıyla burs vererek onları mezun ettik. Üzücüdür ki o gençlerden 1 kişi hariç hiçbirisi dönüp bu vakfa katkıda bulunmaya gerek görmemiştir. Dolayısıyla burs olayını ne yazık ki devam ettiremedik.
İlerisi için çok önemsediğim bir başka çalışmamız da birikimli ve deneyimli saygın büyüklerimiz ile saatler süren sözlü görüşmeler yapıp gelecek kuşaklar için kayda alıp arşivliyoruz. Bu çalışmayı ülke genelinde gerçekleştirmeyi çok arzu etmemize rağmen ne yazık ki bugün için buna gücümüz yetmiyor.
Son olarak temas etmek istediğim farklı bir çalışma konumuz da Kafkas Kültür Müzesi kurma çalışmasıdır. Bizler o eski objeleri ya kullandık, ya da kullanıldığına tanık olduk. Ancak köyden kente yönelim sonucunda her ailenin elinde olan tarihi Kafkas Kültür objeleri yok pahasına elden çıkarıldığı için gençlerimiz bu konuda şanssızlar. İşte bu nedenle içinde, atalarımızın eskiden kullandığı Kafkas kültür objelerinin her birinden bir adedinin yer aldığı bir müze çalışması başlattık. Şu an İtibariyle 75 kadar parçamız var. Her bir sülale, ailesinin veya sülalesinin adıyla plâket eklenmiş olarak muhafaza edilmek üzere bir parça bağışlasa en kısa zamanda örnek bir resmi müzeyi açabiliriz diye düşünüyorum.
Güncel sorunumuz, Rusya Federasyonunda gündeme gelen Yerel cumhuriyetlerin Anadilleri seçmeli dil haline getirmekte olan yasa tasarısı ile ilgili olarak da, Bilim Kurulu öncülüğünde özellikle Rus bilim dünyasından 55 bilim adamına, üniversitelere, akademi ve araştırma enstitülere, DUMA Başkanı ve milliyetler, kültür, sanat, dil ve eğitim Komisyonları başkanlarına çağırıda bulunduk. Çağrıyı vasıtalı olarak batılı dil konusunun uzmanlarına da ulaştırdık. Kaffed’ in başlattığı ortak çalışmaya da destek vereceğiz.
Bu yıl sonuna doğru ortak ulusal sorunlarımızı konuşmak amacı ile Türkiye’de kurulu 4 Federasyonu, fiilen aktif olan bağımsız dernekleri, Vakıfları, Dostluk Kulüpleri Platformu, Kafkas İşadamları Derneği ile farklı düşünce üretim gruplarımızın temsilcilerini, siyasilerimizi, yayın ve medya organlarımızın temsilcilerini Kaf-Dav öncülüğünde bir araya getirmeyi, üç-dört gün süreli bir çalıştay yapmayı planlıyoruz. Bir an önce toparlanmalıyız. Bu dağınıklıkla bir yere varamayız. Farklı konulara farklı bakışlarımız olabilir. Bakış farklılıklarımızı asgariye indirerek ortak sorunlarımızda bir olmayı sağlayabilmeliyiz.
KAF-DAV olarak, iki yıldır Ankara Altındağ Belediyesi’nin uygun bir kira ile 10 yıllığına tahsis etmiş olduğu geçici bir binada faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Yayıncılık İşletmemizin az da olsa katkısı yanında üyelik aidatı ve küçük bağış gelirleri ile şimdilik giderlerimizi karşılamaya çalışıyoruz. Ancak çok çok zorlandığımız muhakkaktır.
Şimdi biraz da siyaset konuşalım. Sizinle ilgili çok söylenti dolaşıyor: ‘Sağcı değiller, solcu değiller. Bu saatten sonra Çerkes Partisi olur mu?’ diyorlar. Biz yıllar önce Seyfettin Diyner CHP’den Milletvekili adayı olduğunda, Uzunyayla’nın bir çok köyünde dolaşmıştık. Ama ne yazık ki bizim arkamızdan ‘Onlar solcu, desteklemeyin’ diyen başka bir siyasi partiye mensup hemşerilerimiz de dolaşmışlardı ve buna çok üzülmüştüm. İnsanlarımız farklı görüşlere mensup olabilirler, o görüşü temsilen Parlamentoya seçilebilirler. Önemli olan mensup olduğu siyasi partilerin görüşleri yanında mensubu olduğu toplumun sorunlarını da açıkça ortaya koyabilecek temsilcilerimizin olmasıydı. O nedenle, toplumumuz ne kadar çok yerde temsil edilebilirse, o kadar iyi olur.
Yine yıllar önce bir ortak akıl toplantısında bir hususu vurgulamıştım. “Hepimiz siyasi görüşlerimizi bir kenara bırakıp nüfus yoğun olduğumuz 10-15 ilde ya da seçim bölgesinde; sevilen, sayılan, birikimli ve bağımsız birer hemşeri aday çıkaralım. Bunlar, seçilebilecek düzeyde oy alamasalar bile onların maksimum düzeyde oy almasını sağlamaya çalışalım. Bu yolla o bölgelerde her bir adayımız 7500-15.000 arasında oy alabilirlerse ( ki, bu rakam gerçek nüfusumuzun % 5’i seviyesinde bile değildir.) göreceksiniz takip eden seçimlerde o yörede aktif olan siyasi partiler bizi dikkate alacak ve listelerinin uygun yerlerinde hemşerilerimize yer vereceklerdir. Böylesi bir sonuç, Türkiye Çerkeslerinin nüfusunu 210.000 ile 285.000 arasında gösteren yazar ve anket sahiplerinin maksatlı olarak kullandıkları rakamların gerçek dışılığını da ortaya koyacaktır” demiştim. Bugün de fazlaca değişen bir şey yok. O nedenle; size çok iş düşüyor. ‘Kazanamaz ki neden oy verelim’ düşüncesi çok yanlış. Ben 2015 genel seçiminden sonra Uzunyayla’ya gittiğimde, oradaki hanımlar Emine Sezgin Hanım’a oy vermişler ve Emine Hanım seçilemedi diye üzülüyorlardı. Demek ki tabanda önemli bir bilinç oluşmuş. Parti ayırımı yapılmaksızın seçilebilir sıralarda kendi adayını gördüğünde önemli bir kesim ona oy verebilecek olgunluktadır artık.
Sosyal Medyayı kullanan bir kişi değilim. Ancak,‘Siyasi parti olmalı mı, olmamalı mı?’ ya da ‘Bu ülke bize toprak verdi, parti kurarsak ayıp olur’ tartışmalarının olduğunun farkındayım. Şahsen ben an itibariyle bir başka siyasi kuruluşun üyesiyim. 1963 yılından beri genel nüfus sayımlarında kişiye, etnik aidiyeti veya ana dili ile ilgili bir soru sorulabiliyor olsaydı, İçtenlikle inanıyorum ki, oldukça bilinçlenen toplumumuz % 40-70 fireli bile olsa yine de en az 1.000.000’dan fazla insanımız o sorulara kimliğini ve kökenini ortaya koyarak net cevaplar verebilirdi diye düşünüyorum.
Bazı makalelerde, etnik kökenin ifadesine imkan veren son nüfus sayımında (1963); kimliğini saklamayıp cevap veren Adige ve Abaza sayısının 113.000 civarında oluşunu baz alarak toplumumuzu çok küçük bir nüfusun sahibiymiş gibi yorumlar yapıldığını görüyorum. 55 yıl önce insanlar korkuyorlardı ve Çerkes- Abaza ya da diğer Kafkas halklarına mensup olduğunu özgürce beyan edemiyordu. Ama bugün artık durum değişti. O nedenle örgütlülüğünüzü olabildiğince tabana yayar, Türkiye Cumhuriyeti’ nin kurucu ana unsurlarından önemli bir toplum olduğumuzu, dilimizi ve kültürümüzü koruyup, geliştirip genç kuşaklarımıza aktarma yanında ülke demokrasisine katkı amacıyla var olduğumuzu ön planda tutarak oldukça yararlı hizmetler yapabilirsiniz. Bu zor yolculuk sonucu önümüzdeki seçim dönemlerinde ve kademeli olarak 250.000-300.000 rakamlarını yakalamak, hem ülke siyasetinde kalıcılığı beraberinde getirecek, hem de gerçek dışı nüfus anketlerin yaratmak istediği algıyı yıkmayı da sağlayacaktır. Ama sabırlı ve uzun soluklu bir yorgunluğu göze almanız gerekiyor. 2015 seçimlerinde Kayseri’de ÇDP adayının almış olduğu oy o ildeki demografik yapımızı yansıtmadı ama takip eden seçimlerde Çerkes kökenli bir başka adayın partisinin seçilebilir bir sıralamasında yer almasını sağladığı ortadadır ve bence de anlamlıdır.
FARUK ARSLANDOK : “İşimizin çok uzun soluklu bir iş olduğunu biliyoruz. 2018 seçiminde yalnızca, farkındalık yaratmak ve varlık ortaya koymak amacıyla, cumhurbaşkanlığı için bir anket yaptık. Şimdilerde tabanı genişletmeye odaklandık. Kurumlarımızı ve toplumumuzun sorunlarına duyarlı insanlarımızı ziyaret ediyoruz. Kurumlarımız arasında görüş farklılıkları olsa da, belli hayati konularda birlikte işbirliği yapmak gerekir. Rusya’daki yeni anadil yasası taslağına razı olacak çok az insanımız vardır. Federasyonlarımıza büyük iş düşüyor. Doğru yerde, birlikte tavır almak lazım. Kafkasya’da buna benzer durumlar ortaya çıktığında, ortak tavır almayacaklarsa, Federasyonlarımız neden var? Sizler ömrünüzü kurumlar arası uzlaşıyı sağlamaya verdiniz. Bugün de böyle bir uzlaşmayı teşvik edici bir tavıra öncülük etmeniz çok iyi olur. Kaf-Fed, Çerkes-Fed, Abhazfed ve diğer kurumlarımızın bir arada hareketi, en genel anlamıyla Çerkeslerin aleyhine olan girişimler karşısında çok ciddi bir mesaj olur.
Siyasi partiler seçime girer, sayısal sonuçlar elde ederler. Geçtiğimiz seçimde, Saadet Partisi Birlik Partisi, Doğruyol Partisi, fazla olmayan oy sayılarına rağmen siyasi aktörler oldular. Siyasi bir mekanizma içinde olmak bile çok önemli. Siyasette en korkulan şey, rakipten alıyor olmak. Gelecekte Türkiye’de küçük partiler pazarlıklara daha çok dahil olacaklar.
2015 genel seçiminde Kayseri’de ÇDP’nin elde ettiği sonuç adeta bir laboratuvar çalışması sonucu gibidir. Ama ne yazık ki bizim toplumumuz bu gibi olaylardan yeterince doğru sonuç çıkaramamaktadır. Bazen de kişisel nedenlerle doğru, deforme edilmektedir. Geçenlerde, Mehmet Özhaseki ve Hülya Nergis Atçı Hanım’ın bulunduğu bir toplantıda Kayseri Çerkes Derneği’ni temsilen konuşan kişi, Çoğulcu Demokrasi Partisi’nin etkisinden hiç bahsetmeden, Hülya Hanım’ı derneklerin çabalarıyla seçtirdiklerini söyleyebilmiştir. ‘2015 seçiminde ÇDP’nin bağımsız adayı Emine Sezgin’in aldığı oylarla Çerkesler varlığını ortaya koydu, oy potansiyeli anlaşıldı da Hülya Hanım’ı seçtirdik’ diyemedi. Siyasetçiler sonucu görüyor ama bizimkiler hala göremiyor. Biz bunları içimize sindiriyoruz. Çerkes toplumu ağır ağır da olsa bir şekilde siyasallaşacak.
Bugün Kürtlerin bir siyasi partisi var ama en çok Kürt milletvekili iktidar partisinde var.
1-2 ÇDP’lı milletvekili parlamentoda yer alsa, diğer partilerdeki Çerkes milletvekillerini de bilgilendirir ve bilinçlendirirler. Geçtiğimiz 21 Mayıs’ta Hülya Nergis Atçı ve Murat Baybatur‘un mecliste konuşma yapmalarında da ÇDP’nin etkisi vardır. 14.500 oy ile bu etkiyi sağladık. 140.000 oyumuz olsaydı çok daha farklı olurdu.
Ne yazık ki Siyasallaşmaya bizimkiler ayak diriyor ve geciktiriyor. Birbirimizle itişip kalkışarak, kıskanarak, pozisyon alıyoruz. Yakında daha esnek bir ortam oluşacağını düşünüyorum.
Sorunlar devlet katında bir çatışma ortamında değil, ama en duyulabilecek şekilde dile getirilmelidir. ÇDP küçük ama yarattığımız etkinin farkındayız. Ruslan Guaşe için Türkiye’de yapılanlar Kafkasya’da ciddi ses getirdi.
Toplumu ikiye ayırmaya çalışıyorlar Rus yanlısı, Rus düşmanı gibi. Önemli konularda birlikte hareket edilirse ciddi mesajlar verilir. Tek bir fotograf bile ciddi bir mesaj verir.
Dünya Çerkes Birliği de en azından bugün itibariyle Çerkes toplumunun ihtiyaçlarına cevap verebilir tarzda çalışan bir mekanizma değildir. Çok tarihi fırsatlar heba edilmektedir. Örneğin Soçi olimpiyatları, tarihi bir fırsat olduğu halde Dünya Çerkes Birliği’nin yaklaşımlarıyla heba edilmiştir. Şu anda gündemde olan anadil yasa tasarısı ile ilgili de gereken ağırlıkta bir tavır ortaya konulmamakta, edilgenlikle geçiştirilmektedir.
Biz de Rusya’daki anadil yasası ile ilgili olarak, Rusya’da ve Avrupa’da 470 noktaya mektup gönderdik
RAHMİ AKSU: “Gençler devreye sokulmalı, ana amaçlar onlara iyice anlatılmalı, beyin fırtınaları gençlerle yapılmalı. Onların görüşlerini ben çok önemsiyorum.”.
FARUK ARSLANDOK: “Ankara’da önereceğiniz kişileri ÇDP teşkilatımızda görmek istiyoruz. Bu konuda desteğinizi bekliyoruz.
GÜNSEL AVCI :“ Kaf-Dav’ın yeni yeri çok güzel. Müze için Amcam İhsan Şurdum’a mesajınızı ilettim. Bir tablosunun Müzenizde yer almasından çok mutlu olacağını söyledi”.
İki saat kadar süren ve nefis börek ve çay ikramı ile ağırlandığımız toplantıdan değerli Muhittin Ünal Ağabeyimizinle sohbete doyamadan, Kaf-Fed’deki randevumuza yetişmek üzere ayrıldık.
303