Türkiye’deki farklı kimlikler Cumhuriyetin kuruluşundan 2005-2006’lı yıllara kadar yasaklamalar şeklinde icra edilen hard politikalarla “cebren”;
Avrupa Birliği’ne girme çabalarının arttığı ikibinli yıllarda ise “yasaklar kaldırıldı, özgürsünüz” söylemleri eşliğindeki soft politikalarla “narkozlanarak” hakim kültürün, kimlikleri soğurucu, tek tipleştirici etkisine mahkum bırakılmak suretiyle “taammüden” ölümle yüzyüze bırakılmıştır.
Yani sistem, milenyumun ruhuna, trendlere uygun(!) şekilde siyasetini güncellemiş, tehdit olarak gördüğü kimlikleri çarmıhtan indirip “artık özgürsünüz” sloganları altında -tıpkı bilindik kurbağa deneyinde olduğu gibi- alttan alta ısıtılan “serbestlik” havuzunun içine atmış ve “tedricen eritme” politikalarına geçiş yapmıştır.
Yeni siyasetin “yasaklar kaldırıldı” söylemi hem sistemin niyetini kamufle etmek(!); hem de mügalata imkânı elde ederek yöneltilecek eleştirilere karşı savunma malzemesi üretmek amaçlıdır.
***
Çoğulcu Demokrasi Partimiz işte bu yok edici politikalarla mücadele etmek üzere kuruldu.
Bir avuç idealist insan –tabii ki duyarlı diğer kurumlarımız ve insanlarımızla birlikte- çığlık çığlığa havuzun etrafında dönüyor ve halkımızı uyarıyor ama ılıyan suyun rehavetine kapılmış kitle -üç-beş meraklı dışında- başını şöyle bir kaldırıp kendisini uyaranlara bakmıyor bile.
Daha da kötüsü, çoğu bu uyarıcıları felaket tellalı veya “konforlarını” bozmaya çalışan bozguncular olarak görüyor.
İçinde bulunduğu hale rıza göstermiş insanlara gelmekte olan felaketi anlatabilmek gerçekten çok zor ve ciddi bir sorun.
Halbuki, değerlerini korumak, gelecekte de var olmak isteyen kimliklerin acilen sistemin dayattığı suni gündemleri terk edip, varoluş mücadelesini kendi gündemlerinin ilk sırasına koymaları gerekiyor.
Bu mücadele kültürel faaliyetlerin yoğunlaştırılması ile değil, siyasi faaliyetlerin yoğunlaştırılması ile ancak verilebilir. Çünkü sorunun kaynağı izlenen siyasettir. Dolayısıyla çözümlerini de siyasetin içinden üretmek gerekir. (Bu arada, kimse bu sözümüzden kültürel faaliyetleri hor görüyormuşuz gibi bir mana çıkartmaya kalkmasın, böyle bir fikrimiz yok. Aksine, biz kültürel faaliyetleri rutinimiz olarak görüyor, onun yaşayıp gelişebileceği güvenli ortamın ise ancak alınan siyasi kararlarla tesis edilebileceğini söylüyoruz.)
Ez cümle sevgili dostlar, dokuzuncu yaşını tamamlamak üzere olan Çoğulcu Demokrasi Partimiz halklarımızın siyasallaşması, yaşamlarına kendi gündemlerini hakim kılacakları güçlü bir iradenin oluşması için çabalıyor.
Eğer her birimiz var olma azmimizi kişisel gündemimiz haline getirebilirsek, şüphe edilmesin ki bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de gündeminde yer alacaktır.
Öyleyse gündemlerimizi tashih edelim, saflarımızı sıklaştıralım.
324